Ali da Costa;
Sabah geç uyandım, artık eskisi gibi enerjim yoktum, mutfağa gidip kendime bir kahve yaptım, sigara paketini de alıp balkona çıktım, yağmur yağmıştı, toprak kokusunu içime çektim
Sigara içmeye başlamıştım, evet, artık bana yasak olan her şeyi yapmalıydım, artık son günlerdi bunlar, içimde öyle bir his vardı nedense.
Ölümden korkan biri hiç olmadım, bilmediğim bir yere giderken de korkmazdım ben hiç.. korktuğum şeyler hep bildiğim şeyler, tanıdığım insanlardı.. çünkü ben tanıdığım birini kaybedersem yarım kalırdım, eksik kalmaktan korkardım, ben sevdiğim birini üzersem korkardım, Gamze gibi seneler sonra karşıma çıkacağını bilemem çünkü..
Mahalledeki berbere gittim, uzun zamandır traş olmamıştım, berber depresyondan çıktığımı düşündü beni kapıda görünce, çünkü evet, mahalledekiler depresyonda olduğumu zannediyordu, kimse sormadı neyim olduğunu, marketeki adamın kızı dışında, o da benim gibi hasta olduğu için anladı halimden, galiba ölüler birbirlerini tanırlar, o da beni tanıdı, konuşmadan anladı çocuk aklıyla, kim bilir ne demekte ölüm onun için..
Günlük bugün traş oldum, uzun zamandan sonra uçağa bindim, Paris'e geldim.
Bunu yazarken bile zorlanıyorum günlük, kim bilir onların karşısına çıkınca neler hissedeceğim, zayıfladım günlük, sadece beden olarak değil ruhen de, güçsüzleştim, yalnızlık bana iyi bakmadı, daha çabuk öldüm.. onsuz yaşamak beni bitirdi, öleceğimi biliyor olmak değil ondan uzak durmak zorunda kalmak beni yıprattı..
her neyse bunları yazmaya gelmedim günlük, okuyucu da bunları okumaya gelmedi zaten, bil isterim hayatımın son saniyelerinde bile bir tek seni düşünüyorum, kalbim atıyorsa hâlâ bir yerde seni görebilme ihtimali için atıyor..
Paris'e geldim, yoksa geri döndüm mü desem, yeğenim yarın bir yaşına girecek, biliyor musun Azra hiç fotoğraflarını yollamadı bana, sadece ilk doğduğu zamanları, sonra yollamayı bıraktı, 'Belki merak edersin de gelirsin', diye yazmıştı bana, hatta bana bebeğin ismini bile söylemedi.. yeğenim yarın bir yaşına girecek ve ben ne fotoğrafını gördüm ne de adını biliyorum..
madem ölmedim, iyi bir dayı olmalıydım, yeğenimle ilk belki de son fotoğrafımı çekmeliydim, kokusunu içime çekmeliydim.. baba olamadım ama dayı oldum deyip kendimi böyle avutmalıydım..
kalbim dayanmıyor günlük, kalbim artık paramparça, ilerledikçe kanatıyor ruhumu, bedenim artık zorla hareket ediyor..
5 Ekim 2012Otelin lobisine indim, kendime içeçek bir şeyler almak için bara geçtim, dışarda kar havası vardı ama kar yağmıyordu, bardağımı alıp bahçeye çıktım, sigarımı yaktım, gökyüzüne baktım..
belki de hiç dönmemeliydim, belki de artık son bulmalıydı hayat, tek başıma, kiraladığım o evde ölü olarak bulunmalıydım..Telefonuma bir mail geldi, Azra'dan, "Yarın burada olman için neler yapmazdım.. Yarın oğlum, yeğenin bir yaşına girecek, ona 'dayı' demeyi öğrettim, sana diyeceği günü sabırsızlıkla bekliyorum, o güne kadar kendine dikkat et Ali, seni çok özlüyoruz"
Mesaja gözlerim doldu, ben orada olacağım ama siz beni görmeyeceksiniz.. galiba buna hazır değilim, bu halimi görmemelisiniz..
Kendimi halsiz hissedip odaya çıktım, yatağa girip uyudum. Bir sonraki gün erken uyanmıştım, duş alıp şık giyinmeye çalıştım, otelden çıkıp taksiye İdil'in kaldığı adresi verdim
Kapıya uzun uzun baktım, çalmaya cesaret edemedim, kalbimin bu kadar güçsüz olması beni gittikçe daha da çok yoruyordu.
Kapı açıldı, "Tamam ben alıp geliyorum" dedi İdil içeriye doğru konuşarak, bana doğru döndü, gözleri beni buldu
"Ali?"
1 senedir, ayda bir kere maillerine cevap verdiği adam sonunda geri dönmüştü
Sarıldı hemen bana, "Çok özledim seni!" Dedi kollarımdayken, "Seni çok bekledim" diye devam etti, geri çekildiğinde gözleri dolmuştu, "Hadi gel!" Dedi hemen heyecanla
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaralı (TAMAMLANDI)
Teen FictionHem bir şeylere alışmış olmak ne kadar acı değil mi.. mecbur bırakılıyoruz sanki, zorla alıştırıyor hayat bizi bir şeylere, dünya dönmeye, hayat akmaya devam ediyor, biz nefes almaya, çalışıp para kazanmaya devam ediyoruz, yürürken yolda belki de en...