19

1.3K 107 139
                                    

Bakıııın buraya çoğk güzel bir edit bırakmışke. Şahsen ben feelsten ölmek üzereydim izlerken. Ama yinede siz bilirsiniz bebeklerim. Buyurun karşınızda bölüm.

           ***************************

Natasha, hala Bucky'nin o gün yaptığı hareketi düşünüyordu. Eğer onu hatırlamasaydı orada işini bitireceğini biliyordu. Ayrıca Ava'nın odasını uzun süre incelemişti. Emindi Natasha. Bucky kesinlikle bir şeyler hatırlıyordu.

Ancak hatırladığı şeyler ne kadar doğruydu bilmiyordu. Adamın peşini bırakmamaya çalışsada son bir haftadır sanki bir hayalet gibiydi. Hiçbir yerde en ufak bir iz dahi yoktu. Bu Natasha'yı sinir ediyordu. Şu ana kadar Bucky hariç kimi bulmak istiyorsa bulmuştu.

Oturduğu koltuktan kalkıp arkasında ki tezgahta duran bira şişesini açıp balkona çıktı. Birasını içerken bir yandan da şehrin ışıklarına bakıyordu. Bucky'nin kendisini izlediğinden habersiz bir şekilde.

Bir hafta içerisinde Bucky'nin hafızasında ki çoğu şey yerine oturmuştu. Tren, Brooklyn'deki sıska çocuk, Natalia, ikiz bebekler, savaş, Yüzbaşı Amerika, kurt adamlar, vampirler, cadılar ve daha bir çok şeyi hatırlamıştı.

Hafızasında en çok anı kaplayan kişi ise balkonda karşısına bakan kızıl kadındı. Natasha bilmese de Bucky, Natasha kendisini izlediğinden beri o da Natasha'yı izliyordu. Kadının yanına gitmek istiyordu fakat yapamıyordu.

Bir hafta öncesinde önünde bir engel vardı. Kızını öldürdüğünü zannettiğinden dolayı yapması gereken işler vardı. Ama hafızası yerine oturdukça kızını öldürmediğini fakat kızıl kadının kız kardeşini öldürdüğünü hatırladı. Kadını izlediği kadarıyla kadın kız kardeşinin öldüğünü biliyordu.

Buna rağmen kendisinin peşinden gelmişti. Ama neden? Bucky bunu bilmiyordu. Kadın kendisini öldürmeyi mi planlıyordu yoksa sadece geçmişi hatırlamasını mı bekliyordu?  Bucky bunu bilmeden kadının yanına gidemezdi. Emin olana kadar bekleyecekti.

Kimseye gözükmeden oradan gitti. Kendi dairesine girdiğinde ise beklemediği birisiyle karşılaşmıştı. Archie oradaydı. Ondan zarar gelmeyeceğini bildiği için hiç bir şekilde savunmaya veya saldırıya geçmemişti. Dümdüz bir ifadeyle sadece çocuğa bakıyordu.

"Yıllar seni hiç değiştirmemiş."

Bucky çocuğa sorgulayıcı bakışlarla bakmaya başladı. Archie direkt olarak savunmaya geçti.

"Üzgünüm ama bebekliğimden beri görmediğim babama ne diyeceğimi bilmiyorum."

Bucky iç çekerek çocuğun yanına doğru yürümeye başladı. Yanında durup elini çocuğun omzuna koydu. Kafasını ona çevirip baktı.

"Birşey dememek en iyisiydi."

Archie omuz silkip dudaklarını bastırdı ve kaşlarını kaldırdı.

"Evet olabilirdi. Ama artık çok geç."

Bucky onun yanından geçip koltuğa oturdu. Archie'de adamın yanına oturdu. Bucky çocuğa bakıp "Neden buradasın?" dedi. Archie hafif güldü.

"Cidden annemi gözetlerken onun fark etmeyeceğini mi düşündün?"

Bucky tek kaşını kaldırdı.

"Onun fark etmediğine eminim Archie. Doğruyu söyle neden buradasın?"

Archie suratını astı. Başka yerlere bakmaya başladı.

"Bir şeyi bilmesen olmaz mı? En azından inanmış gibi falan yap."

Bucky hafif güldü. Archie hala somurtuyordu. Bucky onun gibi dirseklerini dizlerinin üstüne yasladı. Archie ellerini saçından geçirdi. Bucky kaşlarını çattı.

The Little BallerinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin