32

16.5K 1K 279
                                    

Kaçmak istiyordum. Kimsenin beni tanımadığı kimseyi tanımadığım uzak bir yerlere. Dili bile bana yabancı gelsin,birileriyle konuşmak istesem bile bu bana hep engel olsun. Öylece ortada kalakalayım. Bana kimse yardımcı olmasın kasım ayının soğunu iliklerime işlesin, yağmur beni boydan boya temizleyesiye kadar tepeme yağsın. Sadece bana acımasın. Bana hiç imkan vermesin istiyordum.

Hayatım, yaşadıklarım veya şimdiye kadar öğrendiklerim bana çokça yeterliydi. Her günüm bir diğerine şükretmekle geçerken sabah kalktığım zaman bugün neler olacak acaba demek artık bana tuhaf kaçmıyordu. Arkamdan kurulan planlar,benden gizlenen sırlar beni artık sanki gün geçtikçe yiyip bitiriyordu ama benim elim kolum bağlı kalmaktan başka çarem yok gibi geliyordu. Kafamın içinde hastalıklı irisler beynimin her kıvrımına sızıyor beni olduğum durumlarda korkaklıkla suçluyordu. Sürekli kendime her olayda 'Nasıl anlamazsın?' diye sormakla geçiyordu. Gecelerim bana kendini yasak eyliyor cezalandırmak için beni düşüncelerimle baş başa bırakıyordu. Tek düşündüğüm benim nasıl bu kadar kör olduğumla ilgili başlıklardı.

"Jeongguk,beni diliyor musun?" Uyarıcı bir sesle ismimin seslenilmesiyle bakışlarımı yağmur tanecikleri vurduğu pencereden almış irkilmiş olmamla Jaehwon'u çevirmiştim gözlerimi. Dikkatli bir şekilde yüzüme bakıyor ne düşündüğümü anlamaya çalışıyordu. Ona nasıl diyebilirdim ki 'İkiniz de beni bitirdiniz'. Kelimeler dilime vurup da nasıl çıkardı dudaklarımdan. Lakin tek düşündüğüm buydu. Ne onun anlatıklarındaydı kafam ne de beni başı boş bırakmayan karanlık zihnimde.

"Dalmışım öyle" Sessizce mırıldanmış zorla dudaklarımı yukarıya kıvırıp gülümsemeye çalışmıştım. Ama o bile zor geliyor sanki üstüme tonlarca yük koymuşlar gibi yorgun hissediyordum kendimi. Belki de kahvaltı teklifini kabul etmeyip yatağımda saatlerce düşünmeliydim her şeyi. Kafam dağılır, düşüncelerim uzaklaşır diye üç gündür ısrar ettiği o teklifi kabul etmiştim. Ama hiçbir şey canım istemiyor arkama bakmadan çıkıp evime varmak istiyordum. Biraz daha düşünürsem olacak olan buydu.

Jaehwon. Çok düşünceliydi. Her şeyi en incesine kadar planlar, cümlelerini bile kafasında tartıp ona göre konuşurdu. Beni kıracak veya incitecek tek laf duyamazdınız. Belki de bu bana bilerek gösterdiği bir yüzüydü. Açıkçası artık kimseye tam anlamıyla güvenemiyor hep bir şüphe içinde kalıyordum. 'Ya yalan söylüyorsa' 'Ya kandırıyorsa' ya da 'Senin aptal yerine koyuyor' sürekli bunlar dolaşıyordu kafamda. Zihnimden atmak istesem de engel olamıyordum. Güvenim yerle bir edilmişti işte. Herkes de biliyordu. Mesela Jaehwon sürekli bana zaman vereceğini onu tam anlamıyla şüphesiz olarak affetmemi istiyordu. Bu yüzden sık boğaz etmiyor bana her defasında nefes almam için yer açıyordu. Sustuğum da hemen bir konu buluyor bana fikirlerini, düşüncelerini açıklıyor hakkında bilgi sahibi olmamı sağlıyordu. Oysa ki Taehyung tam zıttıydı. Sustuğumda susardı,konuştuğumda ise biraz konuşur sonra yine beni suskunluğuna zorunlu kılardı. İkisi aynı görünse de aslında birçok farklılıkları olduğunu farkediyordum zamanla.

"Ah...Anladım." Kırgın sesiyle eline aldığı şekersiz kahvesini dudaklarına götürmüş küçük bir yudum almıştı. Biliyordum. Hevesini, gururunu kırıyordum. Kendime engel olsam hiç durmaz hemen tavrımı değiştirir az da olsa iyi hissetmesini sağlardım. Yemin ederim ki yapardım. Eski Jeongguk olsam yapardım. Ama ne ben eski Jeongguk'dum ne de artık onlar gözlerimde masumlardı artık.

"Burası güzelmiş, beğendin değil mi?" Tabağımda olan bakışlarımı yavaşça etrafımda dolaştırmış beğendiğime dair mırıltılar çıkarmıştım. Sabah olmasına rağmen kalabalık bir yerdi. Eh birde dışarda yağmur yağmasını hesap edersek kalabalık olmasında bir sorun yoktu. Pek yemesem de yaptıkları peynirli omlette güzeldi. Fakat dediğim gibi kalabalık olması beni boğuyor düşüncesi ile orantılı olunca bir daha gelir miyim orası muhamma kalırdı.

who are you | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin