"Soğanları iyice pişir Taehyung, diri kalmasınlar bak"
Yaptığım ikazla Taehyung güler gibi bir ses çıkarmış gözlerini büyüterek beni korkutmaya çalışmıştı. Yaptığı her işe burnumu sokuyor resmen başında baykuş gibi dikiliyordum ve o birazcık buna bozulmuş gibiydi. Sürekli söyleniyor gitmem için binbir yolu deniyordu. Ama onu yemek yaparken izlemek o kadar keyifliydi ki oturduğum sandalyeden kalkasım yoktu.
Her şey çok güzeldi ve ben uzun bir aradan sonra mutluydum. Her şey olması gerektiği gibiydi. Belki de bu kadar dertsiz tasasız olmamalıydık. Bazı şeyleri oturup konuşmalı,ne yapacağımızı tartışmalıydık. Lakin biz sanki düşüneceğimiz bir şey yokmuş gibi burada birbirimizle vakit geçirip resmen diğer çiftler gibi sevgiliydik. Onların yaptığı gibi birbirimizle vakit geçiriyor olur olmadık yerlerde biri bizi görmeyecekmiş gibi öpüşüyorduk. İstediğim buydu. Hatta daha fazlası da vardı. Fakat başımız da birde Jaehwon vardı.
Jaehwon, Daegu'dan dün dönmüş benimle görüşmek istediğini söylese de bu konuda pek istekli davranmamıştım.O da zaten benim bu davranışıma karşı sesini çıkarmamış daha sonra da görüşebileceğimizi söylemişti.
Onunla görüşmek,konuşmak hatta ismini bile artık duymak istemiyordum. Bir suçu belki de bu kadar nefret alacak kadar bir kinim yoktu içimde.Ona karşı açıkçası hiçbir duygu yoktu içimde. Geldi,bazı şeyler açığa çıktı ve biz Taehyung ile tekrardan sanki sıfırdan başlamış gibi ilişkimize devam ettirmeye karar verdik. Belki de gelmesi iyi oldu çünkü ben artık Taehyung'un içinde sakladığı o hisleri öğrenmiş oldum.İyi yanından bakarsak bu olayla ben baya bir kar sahibi olmuş oluyordum.
Taehyung çok tatlı çok sevecen biri olmuştu bu kısa zamanda. İçinde biriktirdiği onca şeyi bir gece de kusmasıyla aramızda ki o duvarlar yıkılmış,yeni bir dünya bizi karşılamıştı. Ona güveniyordum. Bana yalan söyleyeceğini zorunda kalmadıkça bana oyun oynamayacağını biliyordum. Bana yalandan bir aşk itirafı yapmayacak kadar olgun, beni kandırmayacak kadar da aklı başında bir yetişkindi kendisi.Bu yüzden bana aşkını itiraf ettiğinde veya beni öptüğünde bunu sahte hislerle yapmayacak biri olduğunu biliyordum.
Boğuştuğum düşüncelerle sırtını izlediğim sevgilimden daha da uzak kalmamak için oturduğum sandalyeden kalkmış,ocağın üzerinde pişirdiği soğan ve biberlere şöyle bir göz gezdirmiştim. Taehyung geldiğim gibi ne istediğimi anlamaya çalışmış daha sonrasında onu uyuz edeceğimi düşündüğü için kalçama yavaşça vurmuştu. Utansam da yanından ayrılmamış öylece onu izlemeye başlamıştım.
Çok güzeldi. Öyle güzeldi ki gözlerimi asla üzerinden ayırmak istemiyordum. Sanki dünyada ki bütün şiirler ona yazılmış bütün çiçekler onun için açmıştı. Yağmurlar Taehyung için yağıyor,güneş onun için dünyaya merhaba diyordu her sabah. Hiçbir kusuru ona karşı çıkmıyor kendi bedenine uyum sağlıyorlardı. Benleri,tek göz kapağı veya yanağında oluşan o küçük yara izi... Hepsi ama hepsi tapılası detaylarıydı. Hepsi kusurun kusursuzluğu gibiydi. Anlamsız gelse de o gerçekten bir tanrı kadar ilahi bir güce sahipti.
Dokunmamak için kendi kendime savaş verdiğim vakit daha fazla kendimle kavga etmemiş işaret parmağımı yavaşça giydiği boğazlı kazağının omuzundan başlayıp hayali bir çizgi çiziyormuş gibi hafif hafif kolunda gezdirmiştim. Ona sürekli dokunmak sürekli bir temas içinde olmak istiyordum. Kulağa çılgınca gelse de bazen elini elime yapıştırmak istiyordum. Bilmiyorum dokunmaya bile çekindiğim bir insana bir anda böyle müptela haline gelmek baya hasta bir düşünce gibi geliyordu. Eskiden eli elime değsin diye bilerek yaptığım oyunlara nazaran şimdiki haraketlerim onların yanında büyük bir fark ortaya koyuyordu. Sanki bir anda ellerimden kayıp gidecek, daha ona doyamadan benden koparıp alacaklarmış gibi ona her fırsatta yakın davranıp bütün her şeyini içime işlemek istiyordum.