Seungmin'in onları dışarı koymasının üzerinden yaklaşık bir buçuk saat geçmişti. Seungmin bu bir buçuk saatin ardından onları içeri sokmak için dışarı çıkıp, kapının önünde bulamayınca meraklanmıştı. Beklemeden Jeongin'i arayıp nerde olduklarını sordu. Arkadan gelen yüksek desibeldeki müzik sesi yüzünden dediklerini anlamakta zorlansada nerede olduklarını öğrenmişti. Sonra da yardım etsin diye Chan hyung'ını aramıştı.
"Ne demek bara gitmişler? İçeri nasıl almışlar ki?"
"Bilmiyorum Chan, gitmişler işte!"
Bağırdığı için Chan'ın kaşlarını çatmasına neden olmuştu "Bak çocuk benimle düzgün konuş. Hyung'ınım ben senin!"
"Hyung onları almaya gitmemiz gerekiyor, sen hâlâ durmuş boş konuşuyorsun hadi hadi."
Chan söylene söylene arabasına binmiş, Seungmin de bindikten sonra arabasını çalıştırmıştı. Çok uzak olmayan bara vardıktan sonra ikisi de arabadan inmiş ve içeri girmişlerdi.
İçerideki pis koku ikisinin de midesinin bulunmasını sağlarken, Seungmin'in tek düşündüğü şey Hyunjin'in ne kadar korkmuş olacağıydı. Böyle bir yere ilk geliştiydi ve Jeongin'i kaybetmiş olduğundan emindi. Birinin ona yaklaşıp, dokunabilme ihtimali onu sinirlendiriyordu.
İkisi ayrılıp farklı taraflara bakmaya başlarken, kimseye temas etmeden Hyunjin'i arıyordu, Seungmin. Dans pistine, lavaboya ve bir kaç barmanene sormuştu ama hiçbir yerde bulamamıştı. Tek çare barın sağ tarafında bulunan odalardı...