"SEUNGMIN!"
Sesi evin içinde yankılanıyordu Hyunjin'in, ama ne bir cevap veren vardı, ne yanına gelen. Seungmin nereye gitmişti ki? Onu, acil olmadığı sürece, evde yanlız bırakmamıştı ve her nereye gidiyorsa, haber vermişti.
Merdivenlerden çıkıp odalarına, banyoya, mutfağa ve misafir odasına bakmıştı, ama hiçbir yerde yoktu. Biraz daha boş evde dolaştıktan sonra kenarda duran ev telefonunu gördü. Hâlâ ezberinde olan Seungmin'in numarasını hatırlayınca gülümsedi ve minik parmaklarıyla tuşlara bastı.
Çalan telefon bir süre sonra açıldığında gelen sadece Seungmin'in, birazdan geliyorum, demesiydi.
"Kesin çirkin arkadaşlarının yanına gitmiştir."
Yüzü düşen Hyunjin koltuğa oturup, daha doğrusu tırmanıp, eline aldığı kumandayla televizyonu açmıştı. Gösterilen saçma sabah programlarını teker teker geçip çizgi-film kanalına geldiğinde durdu. Ve Seungmin gelene kadar başını eline yaslayıp koltuğun kenarında televizyon izlemeye devam etti.
----
"Bu arkadaşın kim?"
Seungmin gittiği yerden gelmiş, üstelik yanında birini daha getirmişti. Tabi Hyunjin o geldiği andan beri susmamış, onun çirkin olduğunu, burdan gitmesini, onu sevmediğiyle ilgili bir çok şey söylemişti. Sonunda da kim olduğunu sormayı akıl edebilmişti.
"O Jeongin. Busan'dan geldi, bir süre bizimle kalacak."
"Niye Minho'da kalmıyor?"
"Aman, ben de seni görmeye bek meraklı değilim, tüylü şey."
"Çirkin."
"Kısa."
"Kafan mavi, aynı bez reklamlarında çiş yerine beze döktükleri su gibi. İğrenç."
"Salak!"
"Aptal!"
"Kuş beyinli!"
"Seungmin! Ona bir şey de!"
"Seungmin hyung, kedin çok terbiyesiz!"
"İkinizde kesin sesinizi!"