V

341 56 5
                                    

 Rüzgar'nın asasını doğrulttuğu adam bir anda alev almaya başladı. Oldukça iri bir cüsseye sahip bu adam canlı canlı yanmanın verdiği acıyla panikleyip uzuvlarını sağa sola savururken yanındaki iki üç kişiyi devirmiş, bazılarının da kıyafetlerinin tutuşmasına sebep olmuştu. 

 Kara Cadı yaptığı hamlenin sonuçlarını gördüğünde dudakları memnuniyetle kıvrıldı. Yanmış saç ve deri kokusunu içine çekip asasını bu sefer kendine doğru atılan iki adama doğru savurdu. Görünmez bir enerji dalgası adamların ayaklarını yerden kesip geriye doğru fırlatırken hiç beklemeksizin bu kez az ilerisindeki hanın pencerelerine odaklandı. Kalp atışları hızlanmış, adrenalin gözlerini karartmıştı. Ciğerlerini havayla doldurup, yüzlerce küçük ve keskin cam parçasını kendini çevreleyen kalabalığa yağdırırken kahkahalarla gülmeye başladı. 

 Genç cadı biraz önce kendine saldırmaya hazır bekleyen kalabalığın şimdi kan revan içinde sağa sola kaçışmasını zevkle seyretti. Zamanı olsa manzaranın tadını keyfince çıkarabilirdi fakat vakit sahip olmadığı bir lükstü.

 Gözleriyle sağa sola koşuşan figürlerin yüzlerini taradı. Çok geçmeden hanın sahibinin dirseğine kadar kana bulanmış elini sağ gözüne bastırarak ormana doğru kaçarken gördüğünde başını iki yana sallayıp, değneğini adama doğrulttu. Adam sanki görünmez bir oltayla ayağından tutulmuş gibi yüz üstü yere kapaklandı, ve çırpınışlarına rağmen hızlı bir şekilde cadının ayaklarına doğru çekildi. 

 Rüzgar önünde yere uzanmış korkuyla kendini izleyen adamın üzerine eğildi. Gördüğü kadarıyla cam parçalarından biri adamın sağ gözüne saplanmıştı. Genç cadı adam kendisine engel olamadan uzanıp parçayı olduğu yerden çıkardı. Zavallı adam korkudan çığlık atmaya cesaret bile edememişti.

 "Çok ihtiyacım olan bir nesne senin hanında kendini bilmez bir ahmak tarafından bu kasabadan olmayan bir yabancıya satılmış." Adamın üstüne çıkıp, elini terden ıslanmış saçlarına doladıktan sonra tatlı bir sesle mırıldandı. "Bana bu yabancı hakkında bildiğin ne varsa mümkün olduğunca hızlı bir şekilde anlatmanı rica ediyorum. Yoksa," saçlarından kavradığı adamın kafasını sertçe yere çarptı. "Seni küçük kulübeme götürmek zorunda kalırım."

 Korkudan titreyen adam kucağındaki cadının kendini kulübesine götürmesinin neyle sonuçlanacağını tahmin edebildiğinden itaat edip kesik kesik soluklarla, "a.. adamın yüzünü gö..görmedim." diye kekeledi. Cadının gözleri öfkeyle parladığında aceleyle ekledi. "A... a... ama Joe'dan bir at aldığını ve kuzeye doğru yo..yol aldığını biliyorum."

 Rüzgar başını anladığını belirtir bir biçimde salladı. 

 "Adam buradan ayrılalı kaç gün oldu peki?"

 Hancı bir süre düşünmesinin ardından yanıtladı. 

 "Üç!"

 Üç gün! Genç cadı düşündü. Yabancı buradan at üzerinde üç gün önce ayrılmışsa fazla uzaklaşmış olamazdı. Kuzeyde olup buraya en yakın olan bir diğer şehri düşündü.  Kızıl Balçık! Yabancı Kızıl Balçık'a şimdiye varmış olmalıydı, ya da varması yakındı. 

 Rüzgar adamın üzerinden kalkıp hızlı adımlarla ormana doğru yol aldı. Kasaba meydanı şimdi bomboştu. Cadının botlarının, ve altlarında kırılan camların sesleri boş meydanda yankılanıyordu. Gökyüzü kara bulutlarla dolmuştu. Havada yoğun bir nem kokusu vardı. Çok geçmeden sert bir yağmurun geleceği aşikardı. Kara Cadı başını yukarı kaldırıp bulutlara göz attı. En kısa sürede Kızıl Balçık'a doğru yola koyulmalıydı.

KARA CADI (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin