XIV

160 23 1
                                    


Kara Cadı kendini geri çekip, Quinn'e kaçmasını emreden son bir bakıştan sonra öfke dolu haykırışıyla asasını kaldırıp, ucundan çıkardığı kırmızı bir ışık topunu Estrelda'nın oğluna doğru fırlattı.

Camın pervazına oturan boynuzlu cadı kendine fırlatılan enerji dalgasını gördüğünde camdan atlayıp Rüzgar'ın tam önüne konmuştu. Şimdi aralarında yalnızca bir buçuk metrelik bir mesafe vardı. Cadının üzerinden yayılan, dumanı anımsatan tatlı kokusu Rüzgar'ın burnuna dolmaya başlamıştı. Adam dilini sivri azı dişlerinin üzerinde dolandırıp genç cadıyı baştan aşağı süzdü.

"Seni incitmek istemem. Taşı bana ver, ben de seni serbest bırakayım."

Söylediklerine rağmen sesi pek inandırıcı gelmemişti. Açlık dolu bakışları söylediklerinin boş vaatlerden ibaret olduğunu ele verir vaziyetteydi.

Kara Cadı yarım bir gülüşle bir adım gerileyip asasını kaldırdı. "Beni incitmek mi?" Başını yana yatırıp ciddileşen tonuyla devam etti. "O kadar emin olma."

Aniden asanın ucundan fırlayan mavi bir huzme keçi sakallı cadının göğsüne çarpıp, onu beş metre geriye savurdu. Rüzgar bununla yetinmemişti. Vaktinin dar olduğunun ve hızlı hareket etmesi gerektiğinin farkındaydı. O an yerde yatan cadının asasını gördüğünde kendisininkini ona doğru doğrultup asayı eline çağırdı. Asa cadıların en büyük silahlarıydı. Bu bilinen bir şeydi. Şimdi yerde yatan cadının-

Mızrak benzeri asa Rüzgar'ın eline değer değmez genç cadı elektrik çarpmış gibi sarsıldı ve değneği elinden düşürdü. Çok geçmeden kırmızı keçi sakallının alay dolu sesi kulağına gelmişti.

"O kadar kolay olacağını sanmıyordun değil mi?"

Boynuzlu cadı bir anda Rüzgar'ın tepesinde bitti. Genç adam kendini korumak için bir şeyler yapacakken cüppesinin yakasından kavrandığı gibi arkasındaki evin duvarına doğru fırlatıldı. Darbenin etkisiyle nefesi kesilmiş, değneği elinden kaymıştı. Acıdan kararan gözlerini sıkıca yumup geri açtı. Kolay pes edecek değildi. Az ilerisinde yerde yatan değneğini görünce hızla ona doğru emeklemeye başladı. Tam elini uzattığı sırada değnek havalanıp, arkasında dikilen boynuzlu cadının eline doğru uçtu.

"Senin gibi adı insanların ağzında dolanan birinden daha fazlasını beklemiştim açıkçası."

Adam ağır adımlarla yürüyüp Rüzgar'ın önüne gelince çömeldi ve çenesini kavrayıp sertçe yukarı kaldırdı. "Meğer işe yaramazın tekiymişsin." Boştaki eliyle genç cadının suratına sert bir tokat indirdi. Kara Cadı'nın başı darbenin etkisiyle geri savrulmuştu ancak boğazından kavranıp tekrar önündeki adama bakmaya zorlandı.

"Ama senin gibi güzel bir yaratıkla yapabileceğim diğer onca şeyi düşününce..." Adam kötü bir gülüş atıp ağzını açarak uzun diliyle genç cadının çenesinden alnına kadar olan alanı yaladı. "Şimdi bana taşı ver hadi."

Rüzgar önündeki adamın siyah gözlerine bakıp sırıttı. Taşı ona istese de veremezdi çünkü şu anda Rory'nin cebinde Kızıl Balçıktan çıkıyordu.

"Taşı bende bile değil. İstediğine hiçbir zaman sahip olamayacaksın."

Boynuzlu cadının kaşları duydukları karşısında ilkin çatılmış olsa da sonradan yüzünde tekrar sinsi gülüşü belirdi. İşaret parmağını önündeki savunmasız genç cadının yanağında dolaştırdı.

"O taş er ya da geç elbet elime geçecek bunu ikimiz de biliyoruz. Şimdilik hiç olmazsa kendime güzel bir evcil hayvan buldum. Bu da bir şey değil mi?"

***
Geri gelicem bekleyin beni

KARA CADI (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin