• Kraliçe kitabının devamıdır. Olay örgüsünü daha iyi anlayıp , kahramanları daha iyi tanıyabilmeniz için ilk Kraliçe kitabının okunması önerilir. •
_________________________________________
Güneş en tepede olmamasına rağmen en yakıcı halindeydi. Ayağımın altındaki toprak, ateş parçaları gibi eziliyor ve fokurduyordu sanki. O kadar sıcak ve o kadar bunaltıcıydı. Üstüne üstlük bu yetmezmiş gibi saç diplerimden akan sıcak kan da görüşümü engelliyordu. Kirpiklerimi ıslatıp, göz pınarlarımdan çeneme doğru aktığında benim kanım olmasına rağmen midemi bulandırmıştı.
Güçsüz kalan bacaklarım arkamdan gelen sarsıtıcı güçle tamamen yere yığıldı. Yüzünü göremediğim bu adam beni yakamdan tutmuş, sırt üstü devirmişti. Sırtımı yakan bu ateş gibi toprağa başımı da yasladım. Sol taraftan yediğim şiddetli yumruk dudağımı patlatsa da aldırış etmeden gözlerimi yeniden ona çevirdim.
"Sana hepsini ver dedim!" Yüzü tamamen sarılmış bu eşkıya bir eliyle üzerimi ararken, diğer elindeki hançerini de boynuma yaslamıştı.
"Üzerimde değerli bir şey olmadığını söylemiştim." Acıyla mırıldandığımda gözlerinin sinirli bir şekilde kısıldığını gördüm ve sonrasında ise omzumda hissettiğim o yakıcı his... Hançerini kısa süreliğine omzumun üzerinden geçirdiğinde derin olmasa da bir yara açmıştı. Ona aradığı şeyleri vermezsem bir daha ki sefere benim boğazımı kesecekti ama ne yazık ki o istedikleri ben de yoktu.
Duyduğum tiz bir çığlıkla kafamı sesin geldiği yere doğru çevirdim. Görüntü net ve düz değildi. Bize çok yakın olmamakla birlikte bir kız gölgesi görüyordum sadece. Çığlık çığlığa bağırıyordu.
"Eşkıya burada! Muhafızlar yetişin! Burada bir adamı öldürüyor, koşun!" Arka arkaya bağırdığında üzerime oturmuş, nefesimi kesen adam hızlıca toparlandı. Etrafına bakarak geri çekildiğinde son gücüyle tepeleri aşmaya koyuldu.
"Koşun! Kaçıyor! Yetişin!" Kız bağırmaya devam ederken elimi omzuma götürmüş, olduğum yerde doğrulmuştum. Çok kısa bir süre sonra ise yaklaşan adımlarla başımı kaldırıp ona baktım. Baş parmağımın eklem kısmıyla gözlerime dolan kanı temizlediğimde onu daha net görebilmiştim. Küçük bir kız çocuğuydu.
"Muhafızlar nerede?" dedim arkasına doğru bakarak.
"Muhafızlar yok. Ondan kurtulabilmen için öyle söyledim." Omuzlarını kaldırdı ve geri indirdi. Yaşına göre fazla cesurdu. En fazla 11-12 yaşlarında olmalıydı. Hiçbir şey söylemeden tekrar koluma yöneldiğimde onun tiz bir çığlığıyla kafamı kaldırdım.
"Hançerde zehir varmış!"
"Ne?" Bu küçük sanırım her şeyi bildiğini zannediyordu.
"Boynuna doğru morarıyorsun bak! Bu seni birkaç dakika içinde öldürebilir?" Söyledikleri gerçek ya da yalan da olsa beni korkutmaya yetmişti.
"Birkaç dakika içinde hiçbir yere yetişemem."
"Merak etme, ben seni kurtaracağım." Hızla yanıma çöktüğünde elindeki sepeti de şiddetle yere bıraktı. İçindeki birkaç şişe bu sebeple devrilmişti. "Annem beni öldürecek." Bir yandan söyleniyor, bir yandan da şişelere bakınıyordu. İki eliyle yakamdan tutup yırttığında yarayı ikimizde net bir şekilde görmüştük.
"Bunu yapmak için çok küçük değil misin?" Kanla dolan yüzümü ve gözlerimi ona kaldırdım.
"Sen de yaşlı bir adamdan böylesine dayak yememen gerekecek kadar büyük değil misin?" Keskin gözlerini devirdi ve şişelerden birinin tıpasını kaldırıp bana uzattı. Bundan biraz içmemi söylerken kendi de başka bir şişeden döktüğü şeyi yarama sürüyordu. Tadı iğrenç olan bu şeyi dudaklarımdan çektiğimde onun yaptıklarını izlemeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRAL | MYG
FanfictionMadem bu Krallıkta yerim yok, kendi Krallığımı kuracağım. Kurduğum bu gizli Krallığın Hayalet Kral'ı olacağım. Ve sen Seon Ah... Seni bulup, içeri girmenin yasak olduğu bu Krallığımın tek Kraliçesi yapacağım. "BİR DE BU HİKAYEYİ BENDEN DİNLEYİN. SI...