3

90 20 54
                                        

"Cidden aklım almıyor youngjae kocaman adam yüzük için ağladı birden"

"Niye aklın almasın? Hatırlatayım sen bir psikologsun"

"Farkındayım ama ne bileyim tuhaf"

"Abartıyorsun"

"Çok bilmiş seni"

Diyerek yastığı kafasına geçirmişti.

"Ne vuruyorsun beğ senin yüzünden aptal kalacam"

"Ha yani sorun aptal olman değil de aptal kalman mı?"

"Geçmiş de gelecekte de aynı muhabbet"

"Ne diyorsun sen?"

"Hiç öyle kendi kendime"

"Neyse umarım bana sövmemişsindir"

Youngjae göz devirerek, onu görmezden gelmişti. Bir an önce her şeyin sonuca varmasını umarak düşüncelere daldı.

_________________________________________

"Hadi ama neden bu kadar korkaksın"

"Bunun korkaklıkla ne alakası var sadece çekiniyorum"

"Neyden çekiniyorsun ki?"

"Senin aksine ben hergün sarayda değilim"

"Ne olmuş yani aaa sanki adam öldürüyoruz burada"

"Sana laf anlatana suç ne diye jaebum'un aklına uyup geldiysem"

"ni diyi jibimin iklini iyip gilsiysim"

"Elime olsa seni çok fena döverdim youngjae"

"Neyse oyalanmayı kes de git artık"

Jinyoung el mahkumu yola koyulmuştu. Sonunda kralın odasının önüne gelince, derin bir nefes almıştı.

"Neden bu kadar heyecanlandım kalbim yerinden çıkacak sanki"

Biraz daha onaylandıktan sonra kapıyı tıklayıp içeri girmişti. Karşısında onu parlak bir gülüş ile karışlayan geç adamı görünce şaşırmadan edememişti.

"Sen jinyoung olmalısın"

"E-evet siz de kral olmalısınız"

"Böyle diyince kulağa tuhaf geldi"

Jinyoung parmakları ile oynamaya başlamıştı. Kesinlikle beklediği kral bu kadar geç ve yakışıklı değildi.

"Bu kadar gerilmene gerek yok rahat ol
çay ister misin?"

"Siz nasıl isterseniz kralım"

_________________________________________

Jackson önünde durduğu kliniği bir kez daha süzmüştü. Her ne kadar isteksiz olsa da youngjae yüzünden gelmek zorunda kalmıştı.

"Kovulmazsan iyi edersin youngjae"

İçeriğe girdiğinde önce danışmaya uğramış, oradan doktorunun odasına yol almıştı. Sonunda vardığında,kapıyı tıklayıp içeriye girmişti. Karışısında duran tanıdık beden ile şaşkınlıktan dona kalmıştı. Bu kişi geçen gün yüzük sayesinde tanıştığı kişiydi.

"Siz jackson wang olmalısınız.. sizinle tekrar karşılaşmak ne kadar hoş"

"Aynısı benim içinde geçerli bay park"

"Şöyle oturun lütfen çay ister misiniz?"

"Farketmez siz nasıl isterseniz"

Jinyoung masada duran telefona uzandı. bir kaç tuşa bastıktan sonra danışmayı arayıp, çay getirmelerini  istemişti.

"Lütfen bana biraz kendinizden bahsedin"

"Büyük ihtimal benim ile ilgili üstü körü bir şeyler biliyorsunuzdur. İyi bir ailede doğup, büyüyen biriyim eskiye dayalı belli bir travmam olmasada her gece belirli saatlerde ağlayarak uyanıyorum. Çoğu zaman nöbetler geçiriyorum ama dediğim gibi belli bir nedeni yok örneğin o yüzüğü görünce ağlamam gibi "

Jackson koltukta biraz daha yayılarak, karşısındaki bedene baktı. Jinyoung biraz düşündükten sonra tekrar konuşmaya giriş yapmıştı.

"Beynimizin bellirli bir savunma mekanizması olduğu için yaşadığınız bazı anılarınızı silmiş olabilir ama her ne kadar anılar silinse de o anıya dair  ya da nesneye karşı olan duygular silinmez büyük ihtimal o yüzük ile önceden bir bağınız vardı"

"Peki bununla ilgili ne yapmayı düşünüyorsunuz"

"Birlikte anılarınızı ortaya çıkaracağız"

Bakalım bakalım neler olacak 💃 lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın 🥺 unutan coco reisin eline düşsün 👁👄👁

Bakalım bakalım neler olacak 💃 lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın 🥺 unutan coco reisin eline düşsün 👁👄👁

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
anneau du destin | jinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin