L : Tamam bir dakika ne oldu ?
C : Merdivenlerden düştü !
L : Ta tamam sen bir sakin ol ben hemen geliyorum.
Laura Cloe'nin bir şey demesine izin vermeden telefonu kapadı.
Acele ile koltuktan kalkıp çantasını kaptığı gibi yukarı,çatı katına çıktı.
Telaştan eli ayağına dolaşmasın diye kendine sakin olmasını tembih ediyordu.
Çantayı açıp,azını genişletti ve yere bıraktı.
Malzeme dolabına gitti.
Tek tek malzemeleri aramaya başladı.
-Menekşe otu ...menekşe otu ... Hah buldum.
Bu ot sayesinde Siren'in ağrıları dinecekti.
Laura poşeti direk çantaya attı.
Daha sonra hemen üst rafı araştırmaya başladı.
Oradan da birkaç poşet alıp çantaya attıktan sonra gözü bir şeye takıldı.
Dolabın karanlık köşesinde tos pembe bir şişe Laura'ya göz kırpıyordu.
Yavaşça uzanıp şişeyi aldı.
Arkasını döndürüp üzerindeki etiketi okudu.
-Anka kuşu göz yaşı.
Laura yutkundu.
Bu özel bir sıvıydı.
Ölümden döndürebilme yeteneğine sahip müthiş bir şeydi.
Ancak sadece bir kere kullanılabiliyordu.
Bunu babasından sonra Annesi hastayken annesiz kalmamak için kullanmak istemişti ama,annesi eceliyle ölmek istediğini söyleyince karşı çıkamamıştı.
Siren için iyi olacağını biliyordu ama, hayat bu ya , olur da ileri zamanlarda daha beter bir şey olursa bu şeyin duruyor olması çok daha uygun olurdu.
Laura oflayıp şişeyi yerine geri koydu.
Onun yerine " Deniz kızı göz yaşı "
Yazan şişeyi alıp çantasına yerleştirdi.
Birnevi Sirenlerin göz yaşlarıydı ama, onlar da deniz kızı sayılırlar öyle değil mi?
Tek farkları Sirenlerin şeytani bir ruha sahip olmalarıydı.
Onlar pek ağlamazlar.
Bu yüzden de ağladıklarında değerli olurlar.
Göz yaşlarının zorlu yaraları bile iyileştirdiği söylenir.
Laura şimdilik bunun yeterli olacağını düşünüyordu.
Çantanın fermuarını çekip,omuzuna astı.
Daha sonra arkasını dönüp bu odadan çıkarak kendi karanlığında kaybolan odayı terk etti.
Merdivenin başında inmek için biraz duraksadı.
Merdivenleri baştan sona süzdü.
-Merdivenlerden düştü ha ?
Buna neyin sebep olduğunu öğrenmek istiyordu.
Zaten içinde bulunduğu durum yeterince zor iken,üstüne böyle olaylar olması hiç de iyi birşey değildi.
Bu konuyu öğrendiğinde neredeyse şaşkılıktan küçük dilini yutuyordu.
Cloe daha öğrendiği ilk zamanlarda annesine söylemişti.
Öğrendiğinin ertesi günü annesiyle işi olduğunu söyleyerek evden çıkmış, annesine herşeyi anlatmıştı.
" Flashback "
Cloe uyandığından beri huzursuz bir haldeydi.
Siren olaylardan bir haber neşeli bir şekilde hayatına devam ederken, gözlerinin dolmasına engel olamamıştı.
Siren'e fark ettirmeden gözlerini silip konuştu.
C : Siren.
S : Efendim canım?
Siren öyle tatlı dönmüştü ki bir an ne diyeceğini unutmuştu.
C : A ...umm ... benim gitmem gerek.
Siren başını yana atıp soft bir şekilde sordu.
S : Hım ?
Nereye ?
Cloe onun bu haline dayanamayarak aniden saldırırcasına yanaklarını sıkmaya başladı.
C : Awww çok tatlısın!
Siren birden gelen atağı ön görememiş, yakalanmıştı.
Yanaklarını hamur gibi yoğuruyordu.
Siren Cloe'nin ellerini tutarak yanaklarını kurtardı.
Güldü.
S : Ahahah.
Tamam tamam.
Yeter.
C : Yetmez.
Cloe ellerini kurtarıp Siren'e sarıldığı gibi kendine çektti.
Beraber koltuğa uzandılar.
İki kız kahkahalarını tutamadı.
Bir süre öyle kaldılar.
Cloe ve Siren çok huzurlu hissediyordu.
Cloe için oynadığı saçlar,Siren için duyduğu kalp atışı kutsaldı.
Cloe birden her şeyi hatırlayıp onu hafifçe göğsünden kaldırdı.
Tekrardan gitmesi gerektiğini söyledi.
Annesiyle buluşması gerektiğini söyleyen Cloe çıkmak için hazırlanmaya başladı.
Tam kapıdan çıkacaktı ki elindeki boşluk hissiyatı geri dönmesine neden olmuştu.
Hemem geri dönüp sehba üzerinde unuttuğu telefonu aldı.
Giderken Siren'den yanağına öpücük almayı da unutmadı.
Ona gülümseyerek çıktı ancak,kapıdan geçtiği vakit suratı sert bir şekilde asıldı.
Mahallenin aksi yönünde yürümeye başladı.
Annesi arabayı daha sık kullandığından araba onda değildi.
Birkaç blok ötede bulunan taksi durağına vardığında,müşteri beklediğini düşündüğü bir taksiye yanaştı.
İşini halleden taksici adam Cloe'ye binmesini söyledi.
Cloe annesi'nin ev adresini verip, arkasına yaslandı.
Camdan bakıyordu ama,görüntüler net değildi.
Siren ile yaşadığı şeyler dışında herşey bulanıktı.
Gökyüzü sanki iç ruhunu biliyormuşcasına kapanmıştı.
Gök ,öfkesini kusar gibi gürlediğinde, Cloe gözlerini kapadı.
Kısa süre sonra da yağmur sesi kulaklarını doldurdu.
Cloe sadece ses dinlemek değil hissetmek de istiyordu.
Bu yüzden camı açtı ve soğuk havayı içine çekti.
Rüzgar yağmur damlaları ile dans ederken Cloe göz yaşlarına hakim olamamıştı.
Kısa süre önce tuttuğu göz yaşları artık isyan ediyordu.
Adrese geldikten sonra Cloe parayı verip indi.
Annesini daha da üzmemek için gözlerini silip büyük ve güzel mavi evin kapısını tıklattı.
Laura mutfakta sebzeler ile cebelleşirken kapı sesini duyunca açmak için harekete geçti.
Kızının geleceğini biliyordu.
Konuşmak istediği bir konu olduğunu söylemişti.
Hüzünlü ve heyecanlı bir ses tonu ile konuştuğundan kafası biraz karışmıştı ancak,bunu onunla konuşurken anlamak istiyordu.
Laura kapıyı açtığında Cloe direk annesinin boynuna atladı.
O kadar içten ağlıyordu ki Laura'nın da sinirleri alt üst olmuştu.
Kızının sırtını sıvazlarken bir yandan da ayağıyla kapıyı kapadı ve onu salona götürdü.
Cloe'yi koltuğa oturttu ve birkaç saniyeliğine bırakıp sehbadaki sürahiden bardağa su dolurdu.
Ona verdi.
Ağlamasını durdurmaya çalışırken su içmek hiç kolay değildi.
Sanki okyanusta boğuluyor gibiydi.
Annesi bir yandan saçını geriye atıp eli ile yüzünü gözünü silmeye çalışıyordu.
Cloe bardağı sehbaya koyup derin derin nefes alıp verdi.
Laura kızının haline üzülüyordu.
Ne olduğunu hemen bilmek hakkıydı.
Kızının güzel yüzünü iki elinin arasına alıp konuştu.
L : Aghh tamam geçti.
Bebeğim.
Hadi anlat annene.
Ne oldu ?
Cloe gözlerini silip başı ile onayladı.
C : Anne ben bir şey öğrendim.
Laura şaşkınlıkla ona baktı.
L : Ne ne oldu ?
Yoksa Siren ile mi kavga ettiniz?
C : Yok !
Yok anne.
Biz iyiyiz ama ... ama ...
L : Ama ne ?
Kızım söylesene.
Laura'nın heyecandan kalbi duracaktı.
Cloe herşeyi ona anlattığında Laura donakalmıştı.
Sadece gözleri oynuyordu.
Y : nabız azalıyor ... kan şekeri düştü ... kalp atışı azalıyor ... kalp duruyor ... ahanda durdu.
Abla iyimisin ?
L : Dur bir yazar ya !
Y : Aman hep de beni azarlayın.
Hıh !
L : Neyse.
Devam !
Öyle ki Cloe elini gözünün önünde salladığında anca kendine gelebilmişti.
C : Anne iyimisin ?
L : Huh?
Evet evet.
"Flashback son."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi kelebek.
Fiksi Penggemar" Yüzüne dokunur " J : Ne yapıyorsun? S : Hiç gerçekmisin diye bakıyordum. J : Gerçeğim. ( Bir Friendship hikayesi.) 🦋🦋🦋🦋🦋 🌸🌸🌸🌸🌸 ( ⚠️⚠️ Bu kitapta rahatsız edici öğeler bulunabilir. ⚠️⚠️)