Adım Adım

110 2 0
                                    

Öncelikle belirtmeliyiz ki; bu hikaye gerçek yaşanmışlıkların kurgusudur.

Umut...

Deniz o güzel yüzünü şimdi benim gözlerimin önüne seriyordu. Rüzgar en tatlı haliyle suretimi seviyor, masumluğuyla da saçlarımı okşuyordu. Huzuru soracak olursalar bana, şuanı gösterirdim. Ruhum, deniz ve rüzgârın bana dokunuşuyla hayat buluyor ve tazeleniyordu. İstanbul'da geride bıraktığım, yüreğimi kirleten onca olayı şimdi denize döküyordum.

Vapur yolculuklarını her zaman çok seviyordum. Denizin, gökyüzünün, rüzgârın varlığını hatırlatıyordu bana. İstanbul'da iç içe geçmiş binaların birinde bir dairede sıkışmış olduğum düşüncesi beni boğmak üzereyken Kurduğum yaz tatili planım beni kurtarmak üzereydi.

Şimdi hayalini kurduğum o tatil planıma ilk adımımı atmıştım ve gerisinin geleceğine inanıyordum. Sevdiğim o vapur sesi durmuştu, ancak o zaman anlayabildim geldiğimizi. Son kez derin bi nefes alıp içime çekmiştim bütün havayı. Buranın havası bile insanı kendisine aşık edebiliyordu.

Telefonunda pes oynamaya dalan abimi üçüncü dürtüşümden sonra zar zor kaldırabilmiştim. Çocukluğuma, huzuruma, tatilimin ilk gününe başlamış oldum. Herkes tek bir sıra halinde kapıya yakın duran bavulların konulduğu alana ilerliyordu. Abim bavulları alacağını söylediği için ben vapurdan hemen inmiştim ve abimi bekliyordum.

Abim elinde bavullarla geldiğinde kan ter içinde kalmıştı. Biraz durup soluklandı. "ilk markete uğramamız lazım, malum evdeki dolaplar boş, bir şeyler hazırlar yeriz." Eve gidip yol yorgunluğunu yatarak atmayı planlayan abime bu söylediğim daha çok işimiz var anlamına geldiği için derin bi iç çekerek "tamam o zaman ben Batuhan'ı arıyım geldiğimizi haber vereyim onda arabada var. Zorlanmayız hem" Abim yine işin kolay yolunu bulmanın zevkini, sırıtarak çıkarıyordu.

Kısa süre içinde ihtiyacımız olan her şeyi almıştık. O zaman içinde Batuhan'da gelmişti. Dokuz yada on yaşlarında ondan çok hoşlanıyordum. Çocukluk aklı işte hep beraberdik. Hatta bir keresinde saklambaç oynarken beni ittiği için abarta abarta ağlamıştım. oysaki sadece dokunmuştu. Benim öyle ağladığımı gören abim de sinirlerine hakim olamamış Batuhan'a saldırmıştı. Oysaki sadece dikkat çekeyim istemiştim.

Şimdi kaç sene geçmiş, ergen sivilceleri gitmiş, kaslanmış, boyu uzamıştı. Onun hakkında en son duyduğum şey basketbolda kupa kazandığıydı. Çok hoş bir çocuk olmuştu. Sen nelere tabisin dünya nereden nereye.

2 gün sonra...

"çok yoruldum ama pırıl pırıl oldu" dedim. Mükemmellikle yaptığım temizlikten gurur duyarak. "abi sen pazardan söylediklerimi aldın mı?" diye sordum emin olmak için. Ama abim bunu, ona birkaç defa daha sorduğumu hatırlayınca "Umut gittikçe anneme benziyorsun. Yeter bence. Aldım dedim. Biletimi de aldım saat üçte vapura bineceğim." diye yakındı. Haklıydı da. Bu yakınmasından sonra başka soru sormamaya karar vermiştim ki, sessizliği abim bozdu. "Özüm'le konuştun mu? O kaçta biniyor."

"oda akşam beşe almış bileti." diye cevap verdim. "duş alıp, hazırlanayım. Yemeği de dışarıda yiyelim. Sonra seni limana götürürüm ne dersin" diye teklif sundum. oda başıyla onayladı.

***

Yemeğimizi yemiş abimi yolcu etmiştim. Abim arkadaşlarının hazırladığı bir plana, buraya geldikten sonra dahil olma kararı aldı ve onların yanına gidiyordu. Her zamanki gibi deliler gibi eğleneceklerini bildiğim kuzenimin yazlığına gidiyordu.

İki saat sonra Özüm gelecekti. Kulaklığımla limanda dolaşıyor etrafı inceliyordum. Deniz güzel, hava güzel, insanlar güzel. Burada nefes almak bile ayrı bir güzeldi.

Telefonumun çalmasıyla uzaklaşmış olduğum limana geri döndüm. Özüm gelmişti ve buraları bilmediği için onu limandan almamı söyleyecekti. Limana doğru yürüdüğümde ido'dan elinde bavullarıyla inmeye çalışıyordu. Dağınık bi kızdı Özüm ve bu bavullarına sıkıştırmış olduğu kıyafetlerinden rahatça anlaşılabilirdi.

"nasıldı yolculuk" diye sordum ona sıkıca sarıldıktan sonra. "üç saat boyunca iskelenin orda beklememin ve telefonumu toplam 5 kez şarj etmeme rağmen gayet rahattı."

Özüm'le beraber eve doğru yol almıştık. Eve gidene kadar teminalde üç saat boyunca oturduğunu ballandıra ballandıra anlatmıştı. Eve geldiğimizde hemen çay yapmaya koyulmuştum. Özümde üstünü değiştirip rahat bir şeyler giymiş balkonda beni bekliyordu.

Uzun zamandır bu balkonda bu esen rüzgarla beraber sıcak çayı yudumlamayı hayal ediyordum hep. Karşımda duran denizin kokusunu, vapuru seyretmek bile çok hoştu.

Böyle karanlığı seviyordum işte. Böylesine huzur verici karanlığı...

Yaşadığım evden kaçıyordum. O nefes alamadığım şehirden... Küçüklüğümün mutlu anılarını büyüyünce özlememe ve nefret etmeme sebep olan o evden. Özüm'le beklide bu kadar iyi dost olmamızın sebebi buydu. Acılarımız, özlemlerimizdi. Ben içime atar bir anda patlardım. Özüm ise kinin, acının ağırlığını taşıyamayacağı için anında lafı söylerdi.

Yeni kestirdiği kısa saçları Özüm'e çok yakışmıştı. Ne kadar istesem de o şekilde kestirmeyi, yüreğim el vermedi. Özüm'ün kilo bakımından biraz fazlası vardı, balıketliydi ve bu ona çok yakışıyordu. Ama inat etmişti bu yaz fazlalıklarına veda edecekti. Koyu kahve saçlarına ela gözleri büyük bir uyum içindeydiler.

Saatin kaç olduğunu bilmiyorduk buranın büyüsü bizi etkisi altına aldığından beridir saati umursamıyorduk. Ama Özüm'ün yatalım demesiyle odamıza çıkmıştık.

###

Huzuru tattığımıza göre artık bu huzurda eğlenme vaktimizin geldiğini düşündük. Yeni bir karar değildi bu geçen sene verdiğimiz kararı şimdi uygulayacaktık. Çok istediğimiz kendi evimizde parti verme olayını gerçekleştirmek için sabah erkenden kalktık. Gereken malzemeleri almak için şehre inmiştik. Bizim evimiz daha tepede kaldığı için merkezden biraz ayrıydık. O yüzden merkeze şehir diyorduk...

Gözlerin Karanlığıma DeğmesinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin