Korkularımdan, korktuğumdan kaçmak için koştum ve koştum.
Sonunda ayağımın takılacağını bilmeden....
Arkama bile bakmadan çıplak ayaklarımla koşuyordum hızlıca bu ıssız ormanda.Ayağıma batan dalları ve daha bir çok şeyi görmezden gelmek zorundaydım. Yerimde bir kaç saniye durup nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum, aynı zamanda peşimden gelenleri kontrol ediyordum.
Kandan kırmızı rengine bürünmüş beyaz elbisemle koşmaya devam ettim, burası o kadar ıssız ve ürkütücüydü ki tüylerimin diken diken olmasını sağlıyordu ve ben buranın sonum olduğunu bile bile imkansıza doğru götürüyordum adımlarımı.
Nefesim yetmemeye ve adımlarım daha ileriye gitmemeye başladığında etrafıma bakındım, saklanabileceğim bir yer bulma umuduyla, etrafımda defalarca kez dönsem de ağaçlar ve kuş sesinden başka hiçbir şey yoktu.
Çaresiz oluşuma oturup saatlerce ağlayasım olsa da, elimden geldiğince hızlı olmaya çalışarak koşmaya devam ettim.
Aldığım yara bütün gücümü benden almıştı, her adımımda ağrısını çok daha fazla hissedip acı çekiyordum.
Bir elimle bazı ağaçlara tutunarak, diğer elimle karnıma, yara olan yere bastırıyordum.
Arkamdan gelen bağırış seslerini duyuyordum çok yakınımda değillerdi fakat bana oranla, böyle yerlere alışmış ve daha hızlı insanlardı.
Yüzüme esen soğuk rüzgâra karşı direncimi korumaya çalışıyordum, gözümden bir yaş aktığında elimin tersiyle sertçe sildim, ağlayıp zaman harcamak dahi istemiyordum, sadece buradan kurtulmak istiyordum.
Ten rengimi kapatacak kadar kirlenmişti vücudum, kan ve toprak ile doluşmuştu heryerim. Bağırış seslerini ensemde hissediyordum âdeta, nefes seslerim kuş seslerine karışıyor, sert rüzgar saçlarımı uçuruyordu.
Bu ormanın sonu olmadığını düşünmeye başlıyordum, çaresizlikle koşuyordum, sadece kaçmak istiyordum. Hepsinden ve her şeyden.
Gözlerim buğulanıyor, önümü görmemi engelliyordu, nefesim kesik kesik, adımlarım yavaş ilerliyordu.
Adım atacak halim dahi kalmamıştı artık, fakat ben, pes etmek istemiyordum. Bu kadar ilerleyebilmişken tekrar dönmek istemiyordum o karanlık kulübeye.
Ben, öldürülmek istemiyordum.
Göz yaşlarım artık benden izinsiz dökülmeye başladığında nefes alamadığımı hissediyordum, aldığım yara bana dezavantaj sağlıyordu.
Peşimde adamlar vardı, beni yakalayıp acı çektirmek isteyen. Sonu olmayan bir yolculuğa çıkmış gibiydim ya da sonu ölümüm olan bir yolculuğa.
Sesler çok daha fazla yakınlaşmaya başladığında hızlanmaya çalıştım fakat yara, buna izin vermediğini belirtir gibi, kendisini daha çok hissettirip bana acı çektiriyordu.
Elimi ağaca yasladım ve önüme eğilip nefesimi düzene sokmaya çalıştım, başaramamıştım. Daha fazla ilerleyemezdim, karnımda ki yara bunu imkansız kılıyordu.
Yaslandığım ağacın hemen dibine oturup sırtımı ağacın kalın gövdesiyle birleştirdim, karnımdaki yaradan kanlar akarken gözyaşlarım da ona eşlik ediyorlardı.
Biraz sonra burada olacaklardı ve ben, belki de biraz sonra öldürülecektim.
Sırtım büyük ağaca dayalı, ellerim yarama baskı uyguluyordu. Beyaz elbisem tamamen kırmızı rengini almıştı, kaybettiğim kan yüzünden başımın döndüğünü hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Over | Taennie
FanfictionÖfkeliyim, oyun oynamak eğlenceli Karanlık oda, kırmızı kan Dolu şişe, kırık cam Uyandır beni Bana beni uyandırmak istediğini söyle LOVE OVER | 06.12.2020 - 31.01.2021 Taennie#1