✿3✿

70 12 14
                                    

"Derler ki, müzik güzelse, verdiği tat bütün duygulara ayak uydurur."
                            - Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

Noel gecesi her yerde coşkuyla kutlanırdı. Soğuk kaldırım taşlarının renkli ışıklar altında parladığı sokaklarda da, her yanı minik kıvılcımlı ışıklar halinde süslenen parlak boyalı evlerde de çalınan neşeli melodiler gibi aynı idi. Gece yarısının serin rüzgarı festival havasına bürünmüş sokakları yalayıp geçti. Balkonlara, ahşap pervazlara asılmış el yapımı süslemeler rüzgarda salınırken parlak yüzleri sokak lambalarının cılız ışıklarında ışıldadı. Sade bir güzellikle donatılmış malikanenin geniş verandası rüzgarla birlikte salınan renkli süslemelerin hışırtısı ile bağdaşlaşan rüzgar çanlarının hoş musikisiyle canlandı. Beyaz tül perdeler hafifçe havalandı. Rüzgâr sessiz bir ıslıkla aydınlık sokakta yankılandı.

Noel ruhunun neşesi ile birlikte Austen malikanesinde toplanan kitap kulübünün özel davetlileri, Jane Austen'i öldüresiye bir heyecana bürüyordu. Gözleri ışıltıyla parlıyor, gösterişsiz, gök mavisi elbisesinin eteklerini titreyen ufak elleriyle tutuyor ve ona bahşedilen bu mucizenin inanılmazlığına kapılıp içinde bastıramadığı heyecanıyla tutkuyla gülümsüyordu. Yeri geliyor, genç bayanın onlara duyduğu sevgiden bihaber davetlilere buğlu gözleriyle bakıyordu.

Genç bayan, dakikalar boyu sessizce, sevgili davetlilerinin gülen gözlerini, zarafet dolu gülümseyişlerini izledi. Dudaklarından dökülen naif sözcükleri işitti. "Tıpkı kitaplardaki gibi." Diye düşündü. Öylesine özenliydi kurdukları tümceler, öylesine sıcaklık yüklüydü genç bayanın gözünde.

Ahenkli ışıkların serpiştirildiği büyük Noel çamının biraz ilerisinde, salonun geniş kenarındaki şömineden yayılan parlak ışık etrafına dizili yüzleri kızılımsı ışığıyla aydınlattı. Şöminenin yakınına dizilen koltuklara yerleşen davetlilerin hepsi bu gecenin asıl odağı olan Jane Austen'a gülümseyerek baktı.

"Pride & Prejudice'in şerefine!" Dedi, büyük usta Victor Hugo. Kadehini neşeyle kaldırdı. Ardından sırasıyla; Kate Chopin, Alexandre Dumas, Emily Bronte, Shakespeare, Dostoyevski ve saygıdeğer Tolstoy, hep bir ağızdan Jane Austen'ı nazikçe kutladı. İçecekler içildi, ikramlar yapıldı ve sıcak bir sohbet havası her yeri kapladı.

"Saygıdeğer dostlarım, bu gecenin konusu nedir, söyleyin lütfen." Dedi, bay Dumas. Yüzüne kendine özgü gülümsemesini yerleştirerek duruşunu düzeltti. Genç bayan, yaşamında ilk kez bir kitap kulübüne dahil olmanın, hem de böyle asil insanlar ile birlikte bu ilki gerçekleştirmenin telaşlı heyecanı ile gülümsüyorken bedeninin bu dürtüyle titremesine, dolgun yanaklarının, içinde barındırdığı tutku ile pespembe kesilmesine mâni olamıyordu. O sırada aşina olmadığı bir ses tonu kulaklarına ilişti.

"Her zaman kalbimizden gelen ve doğru bulduğumuz sese uymalıyız çünkü o ses hiçbir zaman yalan söylemez. " Diye açıkladı konuyu naif ses tonu ile Tolstoy. Genç bayan, salondaki bütün herkesle birlikte gülümsedi. Çok sevdiği Tolstoy'un güzel satırlarında bu cümleyi okuyuşunu anımsadı. Oysa bu güzel cümle şu an için kaleme alınmamıştı bile. "Yüreğimizden gelen ses her daim doğrudur. Buna inanabilmek ise pek  muhtemel değildir." Dedi, Dostoyevski. Yere eğdiği başını kaldırıp konuştuğunda pak alnı alevlerin hareketli ışığında parladı. "Ancak dinlemeyi bilen bu nacizane sesi duyabilir. Aksi takdirde o cılız ses duyulmadığı zaman kaybolur ve yitip gider." Dedi, bayan Chopin. "O yitişe ölüm mü demeli ?" Dedi, bayan Bronte kibarca öne atılarak. Kısa bir sessizlik oluştu. Dalgın yüzler rengarenk ışığı bölen alevlerle aydınlandı.  "Bu ölümdür. Ama ruhun ölümüdür." Diyiverdi parlak gözlerini dostları üzerinde şefkatle gezdiren sayın Shakespeare. Herkes onu onayladı. Ruhun ölümünün bedenin ölümünden daha katlanılmaz olduğunu biliyorlardı. "O ses duyulduğunda ise yürek bambaşka oluverir." Dedi, genç bayan. Ellerini kucağında birleştirdi. Herkes onu onayladığında neşeyle gülümsedi. Onların bir parçası olmak onu sevindirdi.

Tüm bu olanların hayalini dahi kurmazdı. Sadece okurdu. Okumayı severdi. Sevdiği yazarların büyüleyici sayfalarında kaybolmayı da severdi. Ama o güzel sayfaların sahibi olabileceğini hiç düşünmezdi. Özellikle en sevdiğinin.

Nihayet gece yarısı gelip çattı. Süslemeler alev kıvılcımları ile parladıkça parladı. Noel çamının tepesindeki fener neredeyse bitişiğinde olduğu duvara tuhaf desenler çizdi. Pride & Prejudice 'in kazandığı başarı anısına hazırlanan büyük kutlama keki davetlilere sunulmak üzere sehpaya kondu. Tüm davetliler gülümseyen gözleriyle Jane Austen'a şefkatle baktı. Genç bayan, iri ve parlak gözlerini onu çevreleyen bu sevgi dolu yüzler üzerinde okşarcasına gezdirdi. Yüzünü keke doğru eğdiğinde yoğun kakao kreması kokusunun, vişne sosunun mayhoş kokusuna karışan şekerimsi kokusunun burnuna doyasıya dolmasına izin verdi. Parlak kırmızı vişne sosu şömine alevinin kırmızıya çalan ışığında hafifçe parladı. Genç bayanın tenine kırmızı bir gölge düşüverdi. Gözlerini keyifle  kapattı. Mumu ufak bir üflemeyle söndürdü. Bu yılbaşı;"Yüreğinin sesini duyabilmeyi" diledi.

Kış Gecesi Rüyası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin