1 Şubat 1940

1.8K 146 150
                                    

Tadashi, sessiz yemek salonunda gözlerini tabağındaki yemeğe dikti ve yine duyduğu siren sesi ile hafifçe yutkundu. Kei'nin ailesi ve onun ailesinin akşam yemekleri son 6 ay önceye kadar neşeli geçerken artık sürekli siren sesleri ile bölünüyordu. Bazen şarkı dinlemek için radyoyu açtıklarında bile savaştan uzak durmak isteseler de savaş haberleri alıp duruyorlardı ve bu yüzden artık radyoyu da açmayı kesmişlerdi. Tadashi siren sesinin kesilmesiyle dik duruşunu gevşetip mum ışığının yüzünü aydınlattığı sevgilisi Kei'ye bakarken babasının boğazını temizlemesiyle bakışlarını babasına çevirdi.

"Tadashi, biraz Kei ile odanda piyano çalışmak istemez misin?"

Bu bir soru değildi, son 6 aydır ne zaman aileleri onlardan kurtulmak isteseler bu tür bahaneler uyduruyorlardı. Ne konuşulacağı ise belliydi. Tadashi 20, Kei ise 21 yaşındaydı ve neler olduğunun bilincindelerdi. Bu onları korkutuyordu. Ailelerinin ilişkilerinden haberleri yoktu, eskiden Tadashi'nin en büyük korkusu ailelerinin ilişkilerini öğrenmesiydi ama artık daha büyük bir korkusu vardı.

Kei'nin ya da kendisinin ölmesi.

Kei'nin sandalyesinin çekilme sesiyle kendisine gelip o da ayaklandı ve odasına doğru ilerlediler. Kapısını kapatmadan önce duyduğu son ses, annesinin ağlarcasına söylediği "Ne yapacağız?" sorusuydu.

Kapısını kapattıktan sonra dik tuttuğu omuzları anında çöktü, bir süre daha kapıya bakıp yutkunurken Kei'nin kolları beline dolanınca başını hafifçe ona çevirebildi. Aralarındaki sessizliği ne Kei'nin ne de Tadashi'nin bozmaya cesareti vardı. Birkaç ay önce ikisi de tasasız cümleler kurabiliyorken artık söyledikleri her kelime tüy gibi gözüken ama demir ağırlığında olan cam parçalarıydı.

"Korkuyorum."

Tadashi titrek sesiyle konuşabildiğinde belindeki Kei'nin kolları sıkılaştı. Kei'ye vücudunu çevirip kollarını boynuna doladığında alnını kendisinden uzun olan bedene yasladı.

"Korkma, birlikte atlatacağız bunu. Japonya henüz kaybetmiş değil ve buradan gidebilme ihtimalimiz var. Dün gece babamla annemin konuşmalarından duydum."

Kei sadece sevgilisini rahatlatmak istemişti ama yine o cam keskinliğindeki cümlelerden birini kurmuştu yanlışlıkla. Tadashi, sadece kendisinin ve sevgilisinin derdinde değildi. Hiç kimse ölsün istemiyordu, siyasetten ve askeri olaylardan pek bir şey anlamazdı ama içinden bir ses çok fazla kan döküleceğini söylüyordu. İngiltere, Amerika gibi güçlü ülkeler ülkesinin karşısındayken ne kadar şansları olabilirdi ki?

"Biz kurtulsak bile bir sürü kişi ölecek ve dünyanın her yerinde savaş var, Kei. Nereye gidersen git yine bu siren seslerini duyacaksın. Yine uyurken sokaklardan gelen çığlıklarla uyanacaksın. Sadece insanların yüzleri değişecek. Kaybedilen canlar, yaşadığın korku değişmeyecek."

Kei'nin kollarının arasından çıkıp camdan dışarı baktı. Gri gökyüzünden camına ufak ama hızlı yağmur damlaları dökülmeye başladı. İnsanlar hızlı adımlarla evlerine dönmeye çalışıyor, askerlerin yaptıkları uyarılarla kaçışıyorlardı. Tadashi tam başını çevirecekken bir kadının askerden yediği sert bir darbe ile yere yıkıldığını gördüğünde yine dudaklarının kuruduğunu, kalbinin hızlandığını hissetti. Kei ise ona kıyasla daha soğukkanlıydı, sevgilisi ona göre daha duygusaldı. Kadının yediği darbeyi gördüğünde Tadashi'yi camın önünden çekti ve perdesini kapattı. Masanın üzerinde duran şamdanı bir kibrit ile yakıp masanın önündeki sandalyeye oturdu ve Tadashi'yi kucağına çekti. Tadashi hafif bir ağırlıkla kucağına düşerken kızaran yanakları ile Kei gülümsedi hafifçe.

"Annemler içeride, sana böyle ani hareketler yapmamanı defalarca söyledim."

Kucağından kalkmak için doğrulacakken Kei bir kolunu Tadashi'nin beline doladı ve kalkmasını engelledi.

"Şu an meşguller, güzelim. Korkmana gerek yok."

Tadashi, Kei'nin ona 'güzelim' demesi ile iyice kızarırken Kei onun dudaklarına uzandı ve dudaklarını birleştirdi. Kısa süreli bir öpücüğün ardından Tadashi'ye daha sıkı sarılıp konuştu.

"Biz birlikte olduğumuz sürece dışarıdaki dünya önemli değil. Senin için kilometreler giderim, senin için binlerce insanı karşıma alırım. Yeter ki gözlerindeki o korkuyu görmeyeyim ve hep kollarımın arasında kal. Başka hiçbir şey benim için önemli değil. Ne bizi öldürmek isteyen insanlar ne de seninle benim kavuşmamızı engelleyen dinler. Benim için tek gerçek sensin."

Tadashi, Kei'den nadiren böyle laflar duyardı ama nadir de olsa tam söylenmesi gereken yerlerde söylenen laflardı. En umutsuz anlarda, en korktuğu anlarda onu iyileştirebilen tek şey bu sözleri olurdu. Tadashi, Kei'nin aksine insanları ve dinini çok önemserdi ki zaten yıllarca kavuşamamalarının sebebi de bu olmuştu. Tadashi'nin dinine ve ailesine olan, çevresine olan bağı... Kei ise insanları hiç önemsemezdi, ailesi dahildi bu insanlara. Daha değişik bir inancı vardı, ailelerinin onlara dayattığı dinden farklıydı ve Tadashi'ye aşık olduğunu fark ettiği anda bunu kabullenebilmişti. Tek dileği, ikisinin başka bir yüzyılda doğmuş olmalarıydı.

Kei Tadashi'nin yüzünü izlerken kucağından kalkan ağırlık ile gözleriyle onu takip etmeye başladı. Tadashi, piyanonun başına oturup çalmaya başladığında bacağını yanlamasına diğer bacağının üstüne atıp onu dinlemeye başladı. Tadashi'nin piyano çalmasını çok seviyordu. Küçüklüklerinden beri, yıllardır hiç ayrılmamışlardı, hep Tadashi kendisine piyano çalardı. Kei ise Tadashi'ye keman. Bazen konuşamadıklarında birbirlerine çaldıkları eserlerle hitap ediyorlardı. Kei, Tadashi'nin hüzünlü ama bir yandan rahatlatıcı ezgilerini dinlerken hafifçe gözlerini yumdu.

Bu günler geçecekti, yeniden mutlu ve en önemlisi birlikte olacaklardı. Bunu ne o faşistler ne de ailesi engelleyebilirdi. Tadashi için gerekirse tanrıya bile karşı gelirdi. Yeter ki güzeli kollarının arasında ve iyi olsundu...

-

Çokça tarihe değinerek yazacağım bu kitabı, ondan eğer tarihe ilgisi olmayanlar varsa diye (sonuçta herkese hitap etmek zorunda değil) kısa bir özet geçmek istedim herkesin olayları anlayabilmesi açısından.

İkinci dünya savaşı 1 Eylül 1939'da başlıyor birinci dünya savaşının getirdiği yıkım yüzünden. İtalya'da faşizm, Almanya'da nazizm var ve Japonya ile aynı taraftalar. Çok kısa özetlersem bu üç devlete karşı diğer güçlü ülkeler diyebilirim bu ficte diğer ülkelerden pek bahsetmeyeceğim için. İkinci dünya savaşında 1940-1942 arasında Japonya büyük kayıplar vererek bunalıma giriyor. Sizi çok sıkmamak için isimlerden (Hitler,Stalin ya da Musolini gibi) bahsetmeyeceğim. Sanıyorum kafamdaki kurgu için bu kadarını bilmeniz yeterli, yine yazdıkça tarihten ekleme yapmaya devam edeceğim. Umarım beğenirsiniz!

 Umarım beğenirsiniz!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
𝘴𝘤𝘦𝘯𝘦𝘳𝘺. -𝘵𝘴𝘶𝘬𝘬𝘪𝘺𝘢𝘮𝘢 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin