9 Mayıs 1942

588 123 64
                                    

Tadashi ve Kei İtalya'ya geleli 1 ay oluyordu, ikisi de buraya henüz alışabilmiş değillerdi. İkisi de Japonya'dan kaçmak istemişti ama İtalya'nın durumu bambaşkaydı. Sadece diğer ırklara değil, İtalyanlara bile işkenceler yapılıyordu. Tadashi hâlâ bu durumlara alışamamış ve her gece Kei'nin kollarının arasında titreyerek uyuyordu. İkisi de günlük, ucuz işler buluyor ve yaşamaya çalışıyorlardı. Küf kokan, soğuk bir odalarından başka hiçbir şeyleri yoktu. Sokakta yürürken aniden bir karmaşa çıkabiliyor ve birilerine ateş edilebiliyor, öldürülebiliyorlardı. Yanlarında İtalya bayrağı taşımak zorundalardı sürekli. İtalya bayrağı desenli arma sürekli giysilerinin üzerinde, göğüs kısmında dikiliydi. Odalarına girip yalnız kalana kadar diken üstündeydiler. Bazen askerler diğer insanların evlerine girip istediklerini yapıp saçma bahanelerle diğerlerini de cezalandırabiliyorlardı. Sonradan Almanya'ya kaçmayı düşünmüşlerdi ama Almanya'nın şiddetlenen ırkçılığı gözlerini korkutuyordu. Burada istenilenleri yaptığın sürece en azından bir günlüğüne bile olsa hayatta kalabiliyorlardı.

Kei, boyadığı duvara fırçasını sürmeye devam ederken yorulduğu için birkaç saniye duraksadı. Vücudu ağrıyordu, bu kadar çalışmaya alışık değildi. Elindeki fırçayı yeniden boya kutusuna daldıracakken duyduğu sesler ile dikkati kalabalık meydana çevrildi. Bir grup insan ile askerlerin arasındaki tartışma alevlenmiş, şiddete bürünmeye başlamıştı. Birkaç dakika içinde meydan kan gölüne döndüğünde Kei yutkundu. Eğer izlemeye devam ederse başı derde gireceğini bildiğinden zor da olsa yeniden işe koyuldu. Askerler yanlarından geçerken yapması gerektiği gibi dik bir pozisyonda marşlarından söylemesi gereken sözleri söyleyip yeniden fırçayı boya kutusuna daldırdı. Askerler yanından gittiğinde bakışlarını nefret, öfke doldurmuştu.

Akşam, fırından alabildiği en ucuz ekmek ile odasına doğru ilerledi vücudundaki ağrılarla. Tadashi'ye bugün evden çıkmamasını tembihlemişti. Bu aralar iş bulabiliyordu, aklının onda kalmasındansa daha çok çalışmayı tercih ederdi. Odaya girdiğinde Tadashi'yi yorganlarına sarılmış bir halde masanın başında kitap okurken buldu. Üşüyor olmalıydı, keşke daha düzgün bir oda bulabilselerdi. Kapıyı kapatmasıyla kasketini çıkartırken Tadashi'nin bakışları onu buldu. Yorgun gözüküyordu, yine uyuyamamıştı anlaşılan. Aldığı ekmeği masanın üzerine koyduktan sonra Tadashi'ye uzanıp sıkıca kucakladı onu. Bir süredir birbirlerine daha hassas yaklaşıyorlardı, onları acıtmaktan başka hiçbir şey yapmayan hayatlarının aksine.

"Yıldızları görmeyi özledim.''

Tadashi'nin yorgun sesiyle Kei hafifçe iç çekti. Bu yüzden onun dışarıya çıkmasını pek istemiyordu. En azından kendi dünyasındayken savaştan biraz olsun kaçabilirdi ama dışarıda insanlar ölürken bunu yapamazdı.

"Piyanonun sesini özledim, tuşlarına dokunmayı özledim.''

Tadashi kolunu kavradı sıkıca Kei'nin. Piyano çalmayı çok seviyordu ve uzun süredir bir tuşuna bile dokunamamıştı.

"Güzel yemekler yemeyi özledim.''

Kei bu sefer yutkundu, en çok bu içine dokunmuştu. Ne sevdiğinin karnına doğru düzgün yemek ne de kendisinin karnına doğru düzgün yemek giriyordu artık.

"Dalgaların sesini özledim, denizin nasıl gözüktüğünü unutmaktan korkuyorum.''

Tadashi denizi de çok severdi, savaştan önce yazın hemen hemen her gün birlikte yüzmeye giderlerdi. Hatta ilk öpücüklerini de okyanusta, bir gece yarısı paylaşmışlardı.

"Artık insanların çığlıklarını duymak istemiyorum.''

Kei, Tadashi'nin hıçkırıklarını duymaya başladığında ona sarılı kollarını daha da sıkılaştırdı.

"Artık kan görmek, insanların ne kadar acımasız olduğunu görmek istemiyorum. Biraz olsun uyuyabilmek, huzurlu bir güne uyanmak istiyorum."

Tadashi sesi çatlayarak son cümleyi kurduğunda Kei onu kucakladı ufak bir bebek gibi ve yataklarına götürüp uzanmasını sağladı. Kendisi de yanına uzanırken onu tekrar kendisine çekti. Tadashi'nin ağlamasına izin veriyor, zaman zaman gözyaşlarını siliyordu. Tadashi'nin hassas bir kalbi vardı ve Kei'ye bile bu olanlar ağır geliyordu artık. Tadashi'nin hıçkırıkları bir saat sonra dinmeye başladığında Kei, Tadashi'nin çenesini kavrayıp göz göze gelmelerini sağladı.

"Buradayım. Sen yeniden yıldızları görene, piyano çalabilene ve denizde yüzebilene kadar buradayım. Beraber lezzetli yemekler yiyeceğiz. Güzel olan her şeyi yeniden hatırlatacağım sana. Dayan, güzelim. Lütfen dayan.''

Sesi yalvarırcasına çıktı Kei'nin, Tadashi'yi kaybetmekten korkuyordu. Onu koruyamamaktan, daha da mutsuz olmasından ve onu kaybetmekten korkuyordu. Birkaç saniyenin ardından her gece yaptıkları gibi birbirlerine günlerini anlatmaları için Tadashi, Kei'nin boynundaki yerine yerleşti.

"Gününü anlat bana..."

Sesi yorgun çıkmıştı ağladığı ve uykusuz olduğu için. Sadece Kei'nin sesini dinlemek istiyordu şu an. İyi olaylar ya da kötü olaylar mı duyacak bilmiyordu. Sadece sarışın oğlanın sesini duymak ve sıcaklığını hissetmek istiyordu.

"Bugün çok güzel bir kanarya gördüm, boyamaya gittiğim evin camında asılıydı. Her şeye rağmen tüm gün öttü. Sesi çok güzeldi. Askerleri bile umursamadı, biliyor musun?''

Kei, anlatacak başka bir şey bulamamıştı. Askerlerin meydanda yaptığını anlatamazdı, fırından ekmek alırken parası olmayan bir fakirin öldürülürcesine dövülüp sokağa atıldığını anlatamazdı.

"Ne güzel... Keşke biz de kanarya olsaydık, değil mi? İstediğimiz gibi şakıyıp buralardan giderdik. Hiçbir insanın olmadığı, güzel yerlere giderdik.''

Tadashi uyuyakalacakmış gibi söyledi Kei'ye, Kei ise Tadashi'nin huzursuz bir uykuya dalacağını bildiğinden onu biraz olsun rahatlatmak istedi ve Tadashi'nin üzerindeki yorganı çekip aldı.

"Gel, sıcak su iyi gelecek sana.''

Tadashi ne olduğunu anlamadan Kei onu tekrar kucaklayıp yıkık dökük banyoya götürdü. Banyo her zamanki gibi soğuktu, her an hasta olabilirlerdi bu evde ve bu ikisinin de işine gelmezdi. Tadashi dikilerek beklerken Kei hızlıca onun için soğuk suyu kaynatıp küvetin içine döktü. Tadashi'nin uykulu, yorgun bakışlarının eşliğinde vücudundaki tüm ağrılara rağmen giysilerini çıkardı ve Tadashi'yi suyun içine yerleştirdi. Tadashi gözlerini yumarken sıcak suyu başından aşağıya döküp kırık sabun ile saçlarını yıkamaya başladı. Sevgilisini gerçekten iyi tanıyordu sarışın çocuk. Tadashi gevşeyen her kasıyla küvetin içine yerleşirken zorla gözlerini aralayıp saçlarını yıkayan sarışına döndü, kısık sesle söyledi.

"Sana aşık olmak, hayatımda olman yaşamımı güzelleştiren tek şey..."

Kei, Tadashi'nin cümlesiyle ellerini saçlarından çekip hafif bir uykuya dalan sevgilisine baktı. Uzanıp yanağına tüy gibi bir öpücük bıraktıktan sonra yeniden eline sabunu aldı.

𝘴𝘤𝘦𝘯𝘦𝘳𝘺. -𝘵𝘴𝘶𝘬𝘬𝘪𝘺𝘢𝘮𝘢 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin