4.BÖLÜM:

276 126 190
                                    


4.BÖLÜM: İSTANBUL BEYEFENDİSİ

BÖLÜM: İSTANBUL BEYEFENDİSİ

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Alya Benay'ın anlatımıyla

Kaç saattir kitap okuyorum bilmiyorum ama bugün dersim olmadığı için kahvaltıdan hemen sonra, odamdan uzun zamandır okumayı düşündüğüm kitaplardan birisini kapıp terasa inmiştim. Şimdi de saatler geçmesine rağmen hala kitap okumaya devam ediyordum.

Kitaba o kadar dalmıştım ki üşüdüğümün bile yeni farkına varıyordum. Bugün hava epey soğuktu. Kitap okumaya son verip ,her günki gibi kitap okuduktan sonra yaptığım şeyi tekrarladım.

Geldiğim sayfa sayısına kadar bir sayı söylüyor karşıma çıkan sayfaya rastgele elimi koyuyor ve çıkan kelime bugünkü falım oluyordu. Sırf eğlence olsun diye yapıyordum bunu.

Gözlerimi kapatıp rastgele bir sayı söyleyip sayfaya elimi koyduğumda tekrar gözlerimi araladım. Bugünkü falım "Rastlantı" kelimesiydi. Rastlantı...

Çıkan kelimeyi, başımı gökyüzüne çevirip dudaklarımı içe doğru bükerek düşünürken duyduğum sesle bakışlarımı oraya yönelttim.

"Ne yapıyorsun öyle? İlk kez sende gördüm." Yine mi? Ben sürekli bu adamla karşılaşacak kadar ne yapmıştım ki? Aynı evde yaşıyor olabilirdik ama bu sürekli karşılaşacağımız manasına gelmiyordu.

Ezel terasın kapısına yaslanmış , kollarını birbirine bağlamış beni seyrediyordu. Kendisine baktığımı görünce otuz iki diş sırıtmaya başladı. Sanki sorduğu sorunun cevabını merak etmiyormuş gibi görünüyordu. Sürekli sırıtması oldukça sinir bozucuydu. Normal bir şekilde sırıtsa neyse de, o alayla sırıtıyordu. Kitabı da elime alarak oturduğum yerden doğruldum.

Dün bahçede bana ismimle seslenmesinden sonra koşar adımlarla eve girmiştim. İsmimi nereden öğrendiğini düşünürken çalışma masamın üzerinde bulduğum notla her şey yerine oturmuştu.

Notta şöyle yazıyordu:
"El yazını düzeltmeye ne dersin? :) "

Kağıttaki notu okur okumaz buruşturarak çöpe atmıştım. Hiç de bile! Benim yazım güzeldi. Yani ben öyle olduğunu düşünüyordum.

Ben okuldayken odama girmiş olmalıydı. Bu evde misafirken benden habersiz nasıl odama girerdi? Artık evden çıkarken odamın kapısını kilitlemeyi kafama not etmiştim.

Elimdeki kitabı sımsıkı kavrarken kapıya doğru ilerledim. O hala kapıya yaslanmış, gözlerini kısarak beni süzerken, ben de ona bakmamaya çalışıyordum. Onunla muhattap olmayı hiç istemiyordum. Tamam, bana hiç zararı dokunmamıştı. Daha tanımıyordum bile. Ön yargılı yaklaşıyordum ama ona karşı samimi olmak hiç içimden gelmiyordu.

Yanından geçip içeriye girecekken önümü kapatarak yürümemi engelledi. Bir kez daha geçmeye kalktığımda yolumu tamamen kapattı. Başımı kaldırıp suratına baktım. Siyah saçları dağınık görünüyordu. Birkaç kez eliyle saçını oynadığını görmüştüm. Yine aynı şekilde oynayıp dağıttığını düşünüyordum.

Rüzgâr ÇanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin