5.BÖLÜM:

269 125 285
                                    


5.BÖLÜM: BAŞ BAŞA

Ezel ile aramızda geçen konuşmadan sonra ikimizden de bir daha ses çıkmamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ezel ile aramızda geçen konuşmadan sonra ikimizden de bir daha ses çıkmamıştı. Ben bir şey söylesem o devamını getirecek gibi görünüyordu. Onunla alakalı aklımda binlerce soru vardı. O anda ağzımı açsam gerisi gelecekti ama ben sessiz kalmayı tercih etmiştim. Ezel de bana ayak uydurarak sessizce sol tarafımda yürümeyi tercih etti.

Birkaç saat önce yağan yağmur bize arkasında toprak kokusunu miras bırakmıştı. Gökyüzünde uçuşan kuşların sesi kulağımı doldururken eve varana kadar Ezel'in söylediği sözleri düşündüm.

"Ben şarkıların bir insanı anlattığına inanırım. Beni tanımadığını belirtip duruyorsun ya, eğer beni tanımak istiyorsan bu şarkının sözlerine kulak ver."

Defalarca kez aklımda bu sözleri tekrarlayıp durdum. Kendisini anlatış biçimi çok hoşuma gitmişti. Bu şarkının sözlerinin tıpatıp onu anlatıp anlatmadığından emin olamazdım ama doğruluk payı var gibi duruyordu. Artık onun hakkında hiçbir şey bilmiyor değildim. İstanbulluydu.
Agresif, nazik, centilmen...
Ve sevgisini paylaşmayan...
Ayrıca artık sesinin güzelliğini de biliyordum.

Sanırım benim bu bilgilerle yetinmem gerekiyordu. Fazlasına ihtiyacım yoktu. Mesela Levent Ecevit ile arasındaki bağı ve burada olma sebebini bilmeme gerek yoktu.
Sonuçta hep burada kalmayacaktı. Benim için önemli olan onun iyi biri olmasıydı. Burada kaldığı süre boyunca bize bir zararı dokunmayacak olmasıydı.
Düşüncelerime burun kıvırdım.
Bu söylediklerime kendim bile inanmıyordum.

O gün onu yaralar içinde bulmam ya da Levent Ecevit'le alakası olduğunu bilmem onu kötü biri yapar mıydı?
Sürekli sırıtması, suratından eksik olmayan alaylı ifadesi bana tam tersi olduğunu söylüyordu. Buraya geldiğinden beri yaşadıklarımızı düşününce bana ya da Hümeyra ablaya karşı yanlış bir hareketini görmemiştim. Aksine oldukça kibar davranmıştı.

Ona baktığımda yeni yeni olgunlaşmaya başlayan bir çocuk görüyordum sanki.
Ayrıca bana ilk karşılaştığımız anda hemen güzelim demesine bakarsak çapkın birisine de benziyordu.

Her zaman insanlara çok çabuk inanıp güvenen birisi olmuşumdur. Tabii biraz güven problemlerim vardı ama insanlara güvenmekten de vazgeçemiyordum. Saf biri değildim. Ben de her insan gibiydim.
Sıradan birisi...

Bana zararı dokunmayana benim de zararım dokunmazdı. Sanırım herkesi kendim gibi sanıyordum.

Ve ben Ezel'e de güvenmek istiyordum...

Bir tarafım inanmak isterken diğer tarafım daha çok erken olduğunu söylüyordu. İnsanlara çabuk güvendiğini söyleyen ben, konu Ezel'e
geldiğinde erken olduğunu düşünüyordum. Neden peki? Bana ne yapmıştı ki?

Düşüncelerimi çekmeceye kaldırıp dikkatimi yola verdim.

Ezel demir kapıyı ittirip geçmem için bana yol verdiğinde gülümseyerek kapıdan içeri girdim ve bahçede yürümeye başladım. Ezel de peşimden gelip bana yetişti.

Rüzgâr ÇanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin