Trenden indikten sonra, kayıklarla okula doğru giderken Hermione her yere bakmaya hepsini aklına kazımaya çalışıyordu. Gelmeden okuduğu kitaplardan okulda dört bina olduğunu biliyordu. Seçme için sabırsızlanıyordu çünkü seçmenin nasıl yapıldığını öğrenememişti. Büyük salona girdiğinde adı söylenene kadar bekledi. Adı söylenen öğrenci eski bir şapkayı kafasına takıyor, şapka bazen hemen bazen de bir süre düşündükten sonra binasının adını söylüyordu. Adı söylenen bina masaları alkıştan neredeyse yıkılıyordu. Sıranın kendisine gelmesine az bir süre kalmıştı. Yaşlı gözlüklü bir profesör adını söyledi birden;
- Granger, Hermione
Hermione tabureye oturup eski şapkayı kafasına geçirdi. Şapka kafasına değdiği anda konuşmaya başladı.
- Çok zeki ve hırslı da ayrıca korkusuz ve herşeyin altından kalkabilir. Ama bazı şeyleri değiştirmek, düşman olanları da birleştirmek gerek. O zaman SLYTHERİN...
Diye yüksek sesle bağırdı seçmen şapka. Salondan çıt çıkmıyordu. Bina tarihinde ilk kez bir muggle doğumlu safkan binasına giriyordu. Masalarında oturan slytherinliler sinirle bakıyordu. Hermione'yi istemedikleri yüzlerinden okunuyordu. Bu duruma üzülen kız bina masasının en ucuna oturdu ve kimseyle göz göze gelmemeye çalıştı.
Yemek bitince herkes sınıf başkanlarının peşinden kendi yatakhanelerine yürümeye başladı. Slytherin yatakhanesi zindanlardaydı ve kesinlik fısıldaşmalar bitmemişti. herkes ortak salonda toplandığında ilk ses çıkaran cılız bir kız oldu.
- Sen bir bulanıksın. Nasıl olur da bizim binamıza seçilirsin?
- Bilmiyorum dedi Hermione hem bulanık ne demek?
- Senin gibi safkan olamayanlar, büyücü ailesinden gelmeyenler demek. Sizin kanınız bulanık. Belki bir yerlerini kesersek bunun görebiliriz.
Hermione okuldaki fen derslerini düşündü. Herkesin kanı aynıydı sadece gruplaı farklıydı. Büyücülük dünyasında durum böyle değildi demek ki.
- Peki safkan olmanın ne özelliği var? Sizden neim eksik ya da sizin benden neyiniz fazla?
Kimse bu sorunun cevabını bilmiyordu, Hermione de bunu farketmişti. Onların sadece belli bir kalıpla yetiştiğini düşündü. Üzülmemeye çalıştı ama ilk günden kendisine bulanık demişlerdi. Omuzlarını düşürüp yatakhaneye yöneldi ve telefonunu çıkardı. Normalde okul sınırlarında hiçbir elektronik eşya çalışmazdı ama ailesi onun bir telefona sahip olması konusunda ısrar etmiş ve bu yıl okulda telefon kullanmak mümkün olmuştu.
Annesine iyi olduğuna dair birşeyler yazıp okulu anlattı ve kendini rahatsız bir uykunun kollarına bırktı. Sabah uyandığında eşyalarının dağıtılmış olduğunu gördü. Odasının kasveti, eşyalarının dağıtılmasının hüznü ve bir gece önce yaşadıkları akılna gelince sarsılarak ağlamaya başladı. Önündeki yedi yıl şimdi çok uzun geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SLYTHERİN BULANIĞI
RomansaBir safkan binasına muggle doğumlu biri katılırsa ne olur... Yarı texting bir hikayedir