"Biraz daha hızlı Peri!"
Nefes nefese bir şekilde durup koça baktım.
"Eğer biraz daha hızlanırsam üçlü atlayış yerine kafa üstüne çakılma atlayışı olur."
Koç yüzündeki sırıtışı saklıyamamıştı.
"Güveniyorum sana! Bunu yapabilirsin!"
"Zaten ordan bakılın-"
O sırada bütün pisti ayağa kaldıran çığlık sesi duyuldu. Sesin geldiği yöne baktığımda en yakın arkadaşım Güneş kalçasının üstüne düşmüş, acı içinde çığlık atıyordu.
Hızlıca yanına gittim. Buzu umursamadan dizlerimin üstüne çömeldim.
"Hey tamam,sakin ol. Böyle düşmeye alışkınsın sen."
"Çok a-acıyor Peri!"
Yanımıza sağlık ekibinden iki kişi,Güneş'in koçu ve benim koçum gelmişti. Sağlıkçı Güneş'le ilgilenmeye başladığında biraz geri çekildim.
"Bir bakalım."
Tişörtünü çok az kaldırdığında kalçasının sol tarafından beline doğru uzanmış büyük bir morluk gördü. Bu şimdi olmuş olamaz. Sağlıkçı tişörtü düzeltip soru sordu.
"Bundan önce ne zaman düştün Güneş?"
"İki gün önce. Otel a-açılışına çalışırken. Koçtan izinsiz çalışmıştım."
Güneş'in koçu Selin hem şaşkın hemde kırgın gözüküyordu.
"Peki tamam."
İki adam sedye ile gelip Güneş'i revire götürdüler. Bende soyunma odasına gidip, patenleri çıkardım. Spor ayakkabılarımı giydim,spor çantamı omzuma taktım, revire ilerledim. Revirin önünde Selin ve benim koçum Hande vardı.
"Bir gelişme varmı?"
"Hayır, bazen bağırma sesleri geliyor."
"Bana söylemesi gerekirdi."
Selin pişman görünüyordu. Oysa onun hiç bir suçu yok. Güneş'in bağırma sesiyle irkildim. Doktor odadan çıkıp yanımıza geldi.
"Kalçası kötü durumda. En az bir hafta paten yapamaz. Eğer yaparsa en ufak bir kazada patene veda etmek zorunda kalır."
"Ama iki gün sonra Bursa'da gösterisi var. Ona katılmazsa büyük bir borca gireriz."
"Üzgünüm,bu durumda katılamaz. Benim yapabilceğim başka birşey yok."
Bu kelimeleri söyledikten sonra Güneş'in yanına dönmüştü.
"İstersen gösteriye Peri katılabilir. Ezberi iyi, kareografiyi hemen ezberler."
"Güneş'i bir kere bu kareografiyi yaparken görmüştüm. Bunu yapabilceğimi sanmıyorum."
"Sana güveniyorum Peri. En azından Güneş için yap. Eğer bu gösteri olmazsa çok sıkışırız."
"Elimden gelini yapıcam. Bana kareografiyi en baştan anlatmanız gerekiyor."
Hande saate bakıp konuşmaya başladı.
"Pistin kapanmasına 40 dakika var. Eğer yorgun değilsen başlıyalım."
"Aslına bakarsanız yorgunum. Yarın saat altı buçukta buluşuruz. Ben bir Güneş'e bakıyım."
2 gün sonra...
Bugün büyük gündü. O piste çıkıcak, herkesi hayran bırakacaktım. Yani umarım. Dün akşam uçağa binmeden önce babannemle vedalaşmıştım. Bana 'montre-leur la reine de glace' demişti.
Bu Fransızca'da 'onlara buz kraliçesini göster' demek. Babannem Kanada'lı. Kendisi hem Fransızca hem İngilizce hem de Türkçe konuşabiliyordu ama benimle çoğunlukla Fransızca konuşuyor.
Onun sayesinde Fransızca ve İngilizce biliyordum. Kendisi böbrek kanseri. Maddi durumumuz o kadar iyi olmadığı için ne yazık ki ameliyat olamıyor. Yengem ve amcam ona bakıyorlar. Ben hem gündüz hem gece çalıştığım için ne yazık ki ona bakamıyorum. Bir anda sunucunun sesini duymamla düşüncelerimden kurtuldum.
"Şimdi sıra büyük gösteriye geldi!"
Şuan Bursa'da büyük bir milyarderin otel açılışındaydım. En büyük gösteri bendeydi.
"Peri Atasever!"
İsmimle herkes alkışladı. Buz pistine çıktığımda alkışlar kuvvetlendi. Pistin tam ortasına geldiğimde küçük bir o şeklinde döndüm.
Ellerimi yukarı kaldırdım ve konuklara baktım. Bir adam dikkatimi çekti. Siyah dağınık saçlı, sakallı, takım elbiseli bir adam. Gözleri sanki saçlarıyla olan ahengi yakalamak için maviydi.
Sert bakışları, benim bakışlarımla birleşince irkildim ve gözlerimi kaçırdım. Sia-Unstoppable çalmaya başlayınca kareografiye başladım.
Yavaş yavaş sağ elimi indirdim. O şeklinde döndükten sonra pistin etrafında bir tur attım ve hızlı bir şekilde zıplayıp üçlü atlayışı yaptım. Bu haraketimle herkes alkışladı. Geriye doğru gittim ve iki elimi çapraz bir şekilde omuzlarıma koyup döndüm. Sonrasında tek ayağımın üstünde hızla gidip ellerimi geriye atıp kafamı yukarı kaldırdım. Tekrar alkışlar yükseldi. Sol tarafa gidip üçlü atlayışı tekrar ettim,ardından havaya sıçrayıp bacaklarımı açtım.
Tek ayağımın üstünde yavaşça bir tur dönüp sıçradım ve diğer ayağımın üstünde durdum. Tek ayağımın üstünde çömelip diğer ayağımı uzattım.
Ellerimle uzattığım ayağımı tuttum ve dönmeye başladım. Dikleşip hızlıca gittim ve ufakça sıçradım. Sıra son haraketteydi. Ellerimi iki tarafa açıp tek ayağımın üstünde yavaşça döndüm tam şarkı bittiğinde durdum ve çömeldim ellerimle yüzümü kapadım.
Alkış sesleri ve ıslıklar birbirine karıştı. Ayağa kalktım ve gözlerimi açtım. Herkes ayakta beni alkışlıyordu. Sert bakışlı adam hariç. Yerinde oturmuş kısık gözlerle bana bakıyordu. Herkesin önünde teşekkür amaçlı eğildim ve pistin kapısına doğru ilerledim. Pistten çıkınca soyunma odasına gittim. Patenleri çıkartıp,üstümdeki bordo renk taşlı elbiseyi çıkardım. Sarı örgülü kazak ve buz mavi kot pantalon giydim. Ayakkabı olarak siyah converslerimi giyerken kapı çaldı.
"Kilitli değil, girebilirsin!"
İçeriye sarışın, ela gözlere sahip, mini etekli bir kadın geldi.
"Merhaba Peri Hanım. Ben Merve, patronun asistanıyım. Bu zarf sizin için. İçinde 12.000 lira var."
Hızlıca ayağa kalktım. Şaşkınca zarfı elime aldım. Bu para çok fazlaydı. Normalde benim almam gereken para 5.000 di. O parayı da almıştım. Bu para nerden çıktı şimdi?
"Bir yanlışlık olmalı. Ben paramı aldım."
"Aldığınızı biliyorum ama patron size az geleceğini söyledi. Anlaşılan sizi çok beğenmiş."
Sinirle bir soru yönelttim.
"Patronunuz nerde?!"
Umarım beğenirsiniz. İnstagram(sinarya00) hesabında bir video paylaştım. Bakmak isterseniz diye haber vermek istedim.
❄❄❄❄❄
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİM OL
RomanceBabasının ölümünden sonra ailesinin başına geçen Valentino hayatını sadece başarıya ve işe adamıştır. Yeni otelinin açılışı ve bazı işleri için ailesiyle Türkiye'ye gelen Valentino,otelin açılış günü için Bursa'ya gider ve girişteki kocaman buz pist...