Uzun süre beklettiğim için özür dilerim. Ödevler, sunumlar ve vizelerden oluşan bir döngüden çıkamadım bir türlü. Ama bunu telafi etmek için musmutlu bir bölüm geliyor. (Sonraki bölümler için aynısını söyleyemebilirim. Küçük bir ipucu.<3) Sizi seviyorum beklemede kalın iyi okumalar.
Alarmdan önce kalkıp, alarmı kapattığımda güneş bugün benim içi doğmuş gibi bir his vardı içimde. Her şeyin bu andan itibaren güzele, iyiye gitmesini beklemiyordum desem yalan olurdu bekliyordum çünkü.
Hayatım dün gece itibariyle bir milat olmuştu. Azer'den öncesi Azer'den sonrası olmak üzere ikiye ayrılmış gibiydi. Azer'den öncesini pek hatırlamıyordum, karanlık ve pusluydu ama sonrası çok netti. Aşık oldum diye herkesin çıkasım da vardı kimse duymasın diye gözlerimi kaçırasım da.
Her şey artık içimde zıttıyla vardı. Korku ve cesaret. Mutluluk ve hüzün. Aşk ve acı. Her an biri diğerinin yerine geçebilirdi. Diğer tarafına geçmemesi için mutluluğa sıkı sıkı tutundum.
Dün geceyi düşünürken sırıtmadan edemiyordum resmen. Kıyafet seçerken gülesi gelir mi insanın, benim geliyordu. Yan odanda sevdiğim adamın uyuması bunu ikiye katlıyordu tabi. Üstümü değiştirip odamdan çıktım.
Bir yandan Duygu'ya "Günaydıııın." mesajı yazarken diğer yandan da merdivenlerin başına gelmiştim. Telefonu kapatıp cebime koyarken bir anlık cesaretle Azer'in kapısının önüne gelmiştim. Kimsenin uyanmadığını umarak yaptığım bu hareketten pişman olmamayı umarak açtığımda beklemediğim bir manzarayla karşılaştım.
Oda bomboştu ve Azer'in yatağı bozulmamıştı bile. İçimde oluşan huzursuzlukla kapıyı kapatıp merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Aramakla aramamak arasında çok ince bir çizgideydim. Elim isminin üstünde mutfağa doğru ilerlerken mutfaktan gelen telefon sesiyle bir adım daha attım.
Azer elinde demlikle gözü de tezgahın üstündeki telefonundaydı. Hemen yanlışlıkla aradığım utanç dolu aramamı sonlandırdığımda demliği ocağın üstüne bırakıp bana döndü.
"Alo, söyle güzelim." Bir yanlışımı da yüzüme vurma be adam. Sanki savaş başlattık, altı üstü karşımdayken aramışım ne var yani ?
"Komik değil Azer." Kafasını sallayıp bana hak verdiğini belli edince şaşırmadan edemedim. Uzatmıyordu yani, iyi günümdeyim demiştim. Buzdolabını açıp yumurtaları çıkarınca kahvaltıyı onun hazırlayacağı belli olmuştu. Yardım etmek için telefonu mutfak masasının üstüne bırakıp kollarımı sıvadım. Bana bir kaşını kaldırarak baktığında "Evet, senin aynı evde beni araman daha komik doğru." Dedi. Bir kere de son sözü ben söyleyeyim be Azer.
"Susacak mısın ? Hiçbir işe yardım etmem kendin hazırlarsın." Tehdide bak tehdide. Sanki Arda Türkmen falanım bu ne özgüven bendeki bilmiyorum. O da tehditimsi şeyi duymazdan geldi. Mutfak kapısına ilerleyip kapının arkasından bir mutfak önlüğü aldı.
Tam önümde durduğunda artık mutfak benim için dünyanın en dar ve en sıcak yeriydi. Kolları belimin arkasına uzanıp önlüğü bağladığında nefesimi tutmuştum ama geri çekilmiyordu. Hareketleri fazla yavaştı. Biraz çekilip göz göze geldiğimizde "Günaydın." Dedikten sonra yanağımdan hızlıca öpüp geri çekildi. Gerçekten gün aydı şimdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURTULUŞ
Fanfiction" Vur Karaca ! Bitsin !" Elleri titreyerek tuttuğu silahı sevdiği adama doğrultmak her geçen saniye daha da zorlaşıyordu.Omuzlarında dünyanın yükü vardı sanki. Aşkı ve dünyada onu seven tek insanın intikamı arasında kalmıştı. Gözleri dolarken sevdi...