11.Bölümle karşınızdayım gençler.Lütfen beğendiğiniz bölümlerde oy verin :)
Beni bilirsini Güneş Karaca ben.Hani şu ayı olan.Hayvan olan öküz olan.Yani bu da demek oluyor ki Dondurmayı öyle bir yedim kii ağzım yüzüm dondurma oldu. Batıkana döndüğümde pis pissırıtıyodu.
"Ne diye gülüyosun?" dedim kızgın bi tavırla
"Hiç büyümeyeceksin değil mi?" dedi ve elini cebile att.Cebinden bir ıslak mendil çıkardı.Şİmdi siz diyosunuz ıslak mendil cepte dururmu.Tabi durmaz bunun cebinden çıkan restorantlarda yemekten sonra masaya gelen paketli mendillerden.Çıkardığı mendili bana uzatacağını zannederken o açtı ve yüzümü temizlemeye başladı.YÜZÜMÜ TEMİZLEMEYE BAŞLADI.Şaşırdım mı? tabikii koca bir EVET! Yüzümü temizlemeye devam eederken ben söze daldım.
"Belki"
"Ne belki?"
" 'Hiç büymeyeceksin değilmi?' diye sordunya.Belki de hiç büyümem hep annemin küçük meraklı melahatı babamın küçük prensesi olarak kalırım?"
"Peki ya evlilik? yada aşk?"
"Sence öyle bişey varmı?" bunu dediğimde işi bitmiş mendili çıkardığı pakete koymuş ve çöp kutusuna basket atmıştı bile.
"Sence yok mu?"
"Tabi ki var.Ama sadece masallarda yada hayallerimizde belki bide filmlerde"
"Bence gerçek hattada var.Bilmiyorum daha önce hiç aşık olmadım ama illa ki vardır."
"Peki bi örnek verebilir misin?"
"Leyla ile Mecnun-Ferhat ile Şirin"
"Onlar geçmişte yaşanmış aşklar.Devir değişti"
"Olsun belkide şimdiki nesildede kalmıştır bir kaç aşk kırıntısı." dedi bende karşılık vermedim ve önüme döndüm.Zeten hemen sonra Eceyle benim malak ikizim Tunç geldi.Bu çocuğa küfür etmek bile iyi geliyor abi yaa.
Devamı kolay gelişti.Sahilde bir kafeye gidip yemek yedik.Sonra bizim okuldan bir kaç çocuk felan geldi biraz takılıp evlere dağıldık.
*******
Eve geldiğimde evde bir heyecen bir telaş anlatamam.Kime sorsam geçiştirip gidiyor.Sonra odasında annemi buldum hemen sordum tabi:
"OOO Dilara hanım ne bu telaş?" dedim dalgaya vurarak
"Dalga geçmesene kızım şirketler yemeği varmış bu gün ona hazırlanıyorum git üstünü giy sende bir saate çıkıcaz" dedi alel acele ve odasındaki tuvalate girdi.Bende odama girip dolabımın önünde dikildim.NE GİYİCEM Kİ BEN ŞİMDİ. Dolabımı baştan aşağı süzdükten sonra geçen işsizlikten çıktığım alışverişte aldıgım kot elbise çarptı gözüme.Yakalı ve hafif taşlı bir elbiseydi. Çok beğenerek almıştım. Elbiseyi askıdan alıp üzerime geçirdim. Saçlarım hep düz olduğu için maşa yapmaya karar verdim. Maşayı prize takıp annemin odasına girdim. Saçmalamayın tabiki kendi saçımı yapamıyorum s.s.
"Anneeeeee! Maşayı taktim gel saçımı yap! Lütfennnnn!"
"Tamam kızım sen git ben geliyorum" dedi banyodan seslenerek.
Ben yine odama yönelmiştim ki benim o yakışıklı mı yakışıklı ikizim odasından çıkıyordu. Beni görünce bi kal geldi çocuğa yazık.
"Ooo Güneş prenses olmuşsun ikiz"
"Tabi olum kimin ikiziyim"
"Yacılık yapmayı bırakta annem nerde?"
"Bırazda gelicek saçımı yapmaya. Ne yapican ki annemi?"
"Sohbet ederiz diye bişeyler sorucaktim."
"Tamam gel odada bekleyelim"
Dedim odama geçtik o benim yatağımın ucuna oturdu. Bende çalışma masamın sandalyesini odanın ortasına doğru sürükledim. Maşaya baktığımda ısınmış olduğunu fark edip elime aldım. Beni biliyosunuz sakarlıkta çığır aşmış insanım. Dikkat etmek lazım. Bir iki dakika sonra annem içeri girdi.
"Hadi Güneş oturda yapıyım saçını."
"Tamam anne." Dedim maşayla beraber anneme yaklaşım. Oturdum sandalyeye maşayıda annemin eline verdim. Sonra Tunç konuşmaya başladı:
"Anne kimler gelecekmiş şu davete?"
"Şebnem teyzenler, Taşpınar ailesi, Köksal ailesi, sizin okuldan bir kaç aile bir de şehir dışından konuklar gelicekmiş.Yani ona göre sizi uyarıyorum gençler hareketlerinize dikkat edin."
Annem genelde bize 'çocuğum-evladım' diye değilde 'gençler-arkadaşlar' diye hitab eder.Tamam bir annenin çocuklarına böyle hitap etmesi pek güzel gözükmeye bilir ama benim hoşuma gidiyor.
"E anne Tunç giyinmemiş daha?""Evet olum ya sen niye hala böylesin ?"
"Bende mi gelicem anne ?"
"E bir zahmet Tunç sen bizim ailenin bireyi değilmi sin? "
"Tamam o zamn ben hemn giyinip geliyorum" dedi ve hizla odadan çıktı. Annem de saçımı bitirmişti. Maşayı fişten çekip bana döndü:
"Kızım bu elbisenin altına hamgi ayakkabıyı giymeyi düşünüyosun?"
"Heralde krem rengi topuklularımı"
"Olur mu ki?"
"Bilmem bi deniyim gelirim odana."
"Tamam kızım ben de giyiniyim."
Annem çıktıktan sonra dolabın alt kısmında ayakkabılarımı aradım.Biraz dolabı deştikten sonra buldum da.Aslında topuklu ayakkabılardan pek hoşlanmam ama elbisenin hakkını vermek lazım.Bu yüzden hemen ayağıma geçirip annemlerin odasına yürüdüm.Kapıdan kafamı içeri doğru sokup
"Girebilirmiyim?" diye sordum
"Gel kızım gel hazırım." içeri girince annemin üstünde kırmızı bir gece elbisesiyle aynanın karşısında gördüm cidden güzel olmuştu.Eh tabi kimin annesi.-Ego tavan-
"Uuu annecim kraliçe gibi olmuşsun."
"Eben kralıçeysem sende prenses oluyosun değilmi?"
"Heralde öyle bişey" dedim ve beraber gülştük.Birden kapı açıldı içeri babam girdi.
"Ooo kızlar hepsi sizin mi?" annem babmın lafına karşın bana dönüp
"Bu kadarda patavatsız bi baban var" dedi.Babamda annemin yanına yaklaşıp elini beline koydu
"Öyle deme be Dilara" dedi.Yeniden odanın kapısı açıldı bilin bakalım kim?
Doğru tahmin tabiki TUNÇ
"Siz burda aile saadeti yapın beni unutun tabi" dedi kızgın bi tonda
"Yook canımm ne münasebet Tunç bey"diye dalga geçtim tabi
"Neyse uzatmayın geç kalıcaz ahmat amcanlar bizi bekliyo." dedi babam tabi ben bi şaşırdım ahmat amca? sonradan jeton düşt tabi Eceyle Batıkanın babası Ahmet amca.Annem babamın koluna ben de sevgili ikiziminkoluna girdim başladık yürümeye.Tabi odada eşlerimizin koluna girdiğimiz için evden çıkana kadar böyleydik.Evden çıkınca Şebnem teyzeleri arabanın önnda bizi beklediklerini gördük.Yanlarına gidip arabalaradoluştuk arabalar dediysem 2 tane araba işte.