Beğenirseniz yıldızımı doldurabilirsiniz:)
Sezen Aksu- Haydi Gel Benimle Ol
uzanıp yüreğimin ateşiyle yeniden, yıldızları tek tek yakacağım*
💧 💧 💧
İhanet kuru bir ağaç, ihanet edilen ise o ağacın dallarına takılmış kirli bir poşet gibidir. Artık herkesten yüksekte, kimsenin dokunamayacağı, zarar veremeyeceği bir yerde durursun ama ufacık bir rüzgar gelir çarpar ve sen o dala daha sağlam takılırsın. Bir bakmışsın sığındığın ağacın dalları tarafından delik deşik olmuşşun.
Ben dala takılan o poşettim. İtilip kakılmış, hor görülmüş bir poşet. Şimdi ise ruhum tutunacak bir ağaç gövdesi arıyordu. Sırtımdaki bıçaklar bana ağır gelmiyormuş, omuzlarıma yük olmuyormuş gibi kuru dalların açacağı yaralara yer ayırıyordu.
Kendimi korumak için hayatım boyunca çok kişiyi suçlamış, çok kişiye iftira atmıştım çünkü zarara uğramıştım. Ailem ihanet etmişti, arkadaşlarım ihanet etmişti, dostlarım ihanet etmişti, ben ihanet etmiştim...
Sırf kendilerini kurtarmak için beni öne sürmüşlerdi, sırf kendimi kurtarmak için onları öne sürmüştüm.
Her zarar göreceğimde başkalarını suçlayarak işin içinden sıyrılmış, onların günahlarına ortak olup hepsinden tek tek uzaklaşırken cayır cayır yanan kolları ile sadece cehennem kucak açmıştı bana. Her bir gün adım adım ölüm yerine cehennemime yürüyordum.
Bu yüzden insanlardan uzak durmam gerekirdi ama bugün hiç tanımadığım bir adamın sorgusu altında, bu arabadaydım.
Yabancının, dibi toprakla dolmuş derin kuyularından uzanan eller en ufak bir itirafımı çekip dibe gömülmek, hayatıma sırlarım ile dahil olmak için hazır bekliyordu. Daha ben bile hiç bir günahımla yüzleşemezken, kabul edemezken o beni hatalarımla vurmak için bekliyordu.
Takılacağım o ağaç gövdesi olmak için bekliyordu.
"Kimseye iftira atmadım." dedim soluksuz kalmış kelimelerimle. "Ben kimseye iftira atmadım, aç şu kapıyı artık."
Açmadı. Onun yerine arabayı çalıştırarak sokağa tamamen girdi.
"Eminsin," dedi kaşlarını kaldırarak. Bana inanmadığı gözlerinden okunuyordu."Kimseye iftira atmadın yani?"
Yeni apartmanımın önünde durdu ve kilitli kapıları açtı. Bunları gözlerini benden ayırmadan yapması onu uyarma isteği oluşturmuştu içimde ama sadece huysuzca homurdandım. Bu sefer asıldığım kapı koluyla birlikte kapı açılmıştı.
"Bir şeyleri tekrar tekrar duymaktan hoşlanıyorsan kendine bir papağan al."
Onu tanıdığımdan beri yaptığı tek şeyi yaptı. Baktı sadece. Konuşmadan, başı ile geçiştirir gibi bir selam verdi ve ben kapıyı kapatır kapatmaz geri geri giderek sokaktan çıktı.
Henüz tanımasamda oldukça tuhaf biriydi. Yan yana dururken bile sanki dünyanın öbür ucundan konuşuyormuşuz gibi bir havası vardı. Uzaktı.
Sonunda arabası irislerimin odağından çıkınca derin bir nefes verdim ve zorlukla önüme döndüm ama alışık olduğum manzara yoktu. Mavilerim bana yabancı gelen bu görüntü karşısında kısıldı. Yavaş yavaş kapıya doğru yürürken etrafı inceledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Islak Parmak Uçları
FantasíaGözlerden uzak, ıssız bir sokakta başladı her şey. Gök aya kavuştuğunda, kadının içinde sakladığı şeytan göründü. Cehennem soğudu, hislerin kavrulduğu ateş harlandı. Ruhu sarhoş kadın, acısı mayhoş kalbe düştü. Adam şeytanı saklandığı ininden çıkard...