2.Bölüm

223 176 93
                                    


Ben, nefret ve kin duygularını bilmezdim. Bu yaşıma kadar tek bildiğim duygu sevmek ve sevilme arzusu olmuştu. İçimdeki her bir zerre sevilmek için çırpınmıştı yıllarca. Daha çocukken biri hayatıma girmişti ve ben hep onun beni sevmesi için çabalamış, onun gölgesinden bir saniye bile ayrılmamıştım.

Çabuk öfkelenir fevri tepkiler verirdim. Can yakabilirdim, o anki sinirimden kimsenin duygusunu umursamayabilirdim ama bu fevriliğim bile içimdeki büyümemiş çocuk kontrolsüzlüğüydü. Yaptığım her fevri hareketin sonucunda içimdeki küçük çocuk akıtırdı nehirlerini. Düşünmeden bir anlık verdiğim zararlardan sonra pişmanlık ele geçirirdi her bir yanımı, keşke yapmasaydım düşüncesi aklımın içinde yuva kurardı.

Dışarı karşı olan dik duruşum her zaman insanların gözünde bambaşka biri yapmıştı beni. Çünkü, o içimdeki küçük çocuk nehirleri akıtırken bile baş eğmeyecek kadar dirençliydi. Korkabilirdim, acı çekebilirdim, yıkılabilirdim ama dışardan kimsenin bunu görmesine gerek yoktu. Şu an ki durumumda da korkuyordum ve tedirgindim ama geri dönmeyecek kadarda yolumdan emindim.

Yüksek konuşmalar ve kahkaha sesleri kulaklarımı tırmalarken ilk defa kin duymam ve yaptıklarımdan asla pişman olmamam gereken insana diktim gözlerimi. Dün gece uyuyamadığım için yorgun olan gözlerimi zar zor açık tutabiliyordum. Arkadaşları ile sohbet ediyordu ama o kadar uzağımdaydı ki mimiklerini bile göremiyordum. Yorgun bakışlarımı ondan ayırıp etraftaki masalara baktım ama hepsi hala doluydu.

Eski okulumun belki de yarısı kadar olan bu okulda öğrencilerin zaman geçireceği yerler sınırlı olduğu için buranın, bu kadar dolu olmasına şaşırmamam gerekirdi. Gerçekten bu liseden bozma üniversiteye kampüs derken hiç mi utanmıyorlardı?

Yüzümü tekrar Eray'ın olduğu tarafa çevirmiştim ki yanındaki kızla göz göze gelmem ile kaşlarım çatıldı. Gerçekten kızda kartal gözü olmalıydı çünkü o kadar uzaktan benim onlara baktığımı fark etmesi normal değildi. Kibirli bakışları ile beni ezmeye çalışıyordu ve bu yüzümde kendine güvenen bir gülümseme oluşmasına sebep oldu.

Eray'ın ayaklandığını görünce bakışlarımı kızdan çekip yavaş ama aynı zamanda acele hareketlerle masadaki eşyalarımı aldım ve çıkış kapısına yönelen Eray'ı takip etmeye başladım.

Adımları o kadar büyüktü ki ona yetişmem nerdeyse imkânsızdı. Okul bahçesine çıktığımızda ilk sağ taraftaki köşeyi döndüğünde bende dönmek için yeltenmiştim ki bir siluete çarpmam ile bir adım geriledim. Karşımda bana alayla bakan sarışın çocuğu gördüğümde elim istemsiz olarak acıyan kafama gitmişti. Demir falan mı takmıştı bu vücuduna?

Oldukça belirgin kemikli bir yüze, ela renkli gözlere ve dalgalı saçları her ne kadar dağınık olsalar bile özenli duran sarı saçlara sahipti.

"Sen, Eray'ı mı takip ediyordun?" dediğinde kafamdaki elimi yavaşça indirdim. Aklımdan aynı anda bir sürü yalan geçerken safa yatmanın en doğrusu olacağına karar verdim.

"Anlamadım? O kim?" nefes nefese verdiğim cevap ile yüzüne büyük bir sırıtış oturdu.

"Ayrıca böyle durumlarda özür dilerim denilir" dedim konuyu başka yere çekme çabası ile ama zerre aldırmadı.

"Eray, hani şu takip ettiğin çocuk" dedikten sonra baş bardağı ile omzunun arkasını gösterdi. Nerden tanıyordu bu Eray'ı? Onu takip ettiğimi anladığına göre onun da gözü Eray'ın üstünde olmalıydı.

"Benim kimseyi takip ettiğim falan yok" ses tonumu kendimden emin tutmaya gayret gösterdim. O, sorgulayan bakışlarımı üzerimde gezdirirken omzuna hafifçe çarpıp ilerlemeye başladım.

OKYANUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin