8. Bölüm

97 14 7
                                    


Mary: *hızlıca ayağa kalkar* Ne!?

Samuel: Emin misin heryere baktın mı!?

Frisk: Evet bütün odalara baktım yok.

Victoria: Bence odasina hep beraber bakalım belki bir not yada başka birşey vardır.

Samuel: Bu iyi bir fikir. Gidelim

Birlikte yeni kraliçenin odasına koşarak gittiler. Odanın her köşesine baktılar ama hiçbirşey bulamadılar. Ardından ne yapacaklarını düşünmeye başladılar. Gaster bir arama ekibi göndermeyi önerdi. Bu onu bulmanın en kolay yoluydu. Bunun üzerine kalabalık bir arama ekibi saraydan yola çıktı. Bütün gün bir haber beklediler ama hiçbir haber gelmedi. Cristal'dan tek bir iyi haber, güvende olduğuyla ilgili en ufak bilgi yoktu. Prenses uzun süre odasından çıkmadı. Ailesinde ki en sevdiği kişi, ablası önceki gece odasındayken sabah bir bakmış ablası yok. En azından güvende olduğunu bilse daha iyi hissederdi, bunu biliyordu. Sans ise sevdiği kızın bu kadar mutsuz olmasına dayanamıyordu. Herzaman gülümser ve etrafına neşe saçardı, şimdi ise hiçbirşey söylemiyor yada odasından dışarı adım atmıyordu. Onun için endişeleniyordu, bir çok kez odasına girmeyi denedi ama prenses alsa izin vermedi. Aradan bir hafta geçti ama artık haber yoktu. Yinede ekipler gönderilmeye devam ediyordu. Kraliçenin törenden bir sonraki gün kaybolması bütün ülkeye yayıldı. Artık herkes bu konuyu konuşuyordu. Kimileri kraliçelik görevine dayanamicagini, kimileri ise bunun bir kaçırılma olduğunu söylüyordu. Nerdeyse bir ay olucaktı ama hala tek bir haber yoktu. Arama ekipleri yavaş yavaş tükendi ve bitti. Ailede aramayı bırakmaya karar verdi. Belli ki kraliçeden haber alinamicakti. Yinede beklediler. O zaman boyunca eski kraliçe göreve geçti, tabi dönerse görevi birakicakti ama eğer dönmezse, küçük kızlarını velihat preses yapmak zorunda kalicaklardi. Henüz genç olduğunu biliyorlardı ama başka çareleri yoktu. Kraliçe emekliye ayrılmıştı ve göreve daha fazla devam edemezdi. Kızları 5 kişilik bir konsey kurucak ve o konsey ile birlikte karar vericekti. Bu bir ay boyunca preses odasından nadir çıkıyor, artık kimseyle konuşmuyordu. Ablasından sonra en değer verdiği kişiyle bile. Bu zaman boyunca John saraya daha çok uğradı. Birşekilde prensesle konuşmayı başarmıştı. Sarayda dolanırken sans'ı ne zaman görse, yüzünde pis bir siritis oluşuyordu. Sevdiği kızı yavaş yavaş elinden alıyordu, tekrar, eskiden olduğu gibi. Ama buna izin veremezdi. John gittiği zaman prenses ile konuşmaya çalışıyor, en azından bir şey söylemesini bekliyordu. Ama prenses konuşmuyordu. Sonra, günlerden bir gün, oğlan yine konuşmayı denedikten sonra tam gidiyordu ki prenses onu durdurdu. Haftalar sonra sevdiği kişinin sesini duyunca nerdeyse sevinçten havalara uçucaktı. Kapıya gitti ve sırtını kapıya yaşlar şekilde yere oturdu. Prensesin ne söyliceğini bekledi. Bir süre sonra prenses konuşmaya başladı. Uzun bir süre, hatta neredeyse bütün gün konuştular. Günler sonra sonunda prenses odasından çıkmıştı. Ama gerçekten çıkmıştı. Sadece belirli şeyler için değil. Yüzünde tekrar gülümsemesi vardı. Hiç düşmeyen muhteşem gülümsemesi. Prenses ve oğlanın birlikte vakit geçirmeyi ne kadar özlediği belli oluyordu. Bütün gün birlikte zaman geçirdiler. Prenses John ile hoc konuşmadı hatta bir ara kim olduğunu bile hatırlamadı. Bu oğlan için hem komik hemde iyi birşeydi. Sevdiği kişiyi elinden almamışlar . Tekrar değil. Bunun tekrar olmasına izin vermicekti, buna dair kendine yemin etti. Bunca site sonra, birbirlerine olan hisleri daha da arttı. Belli etmemeye çalışsalarda onları iyi tanıyan biri bunu çok kolay anlardı. John saraya gelmeye devam ediyordu ama nafile. Prenses onu hiç takmıyordu. Onun tek şansı prensesin üzgün ve mutsuz olduğu zamanlar . Bundan faydalanıp onu kendine çekiyordu, yada yapmaya çalışıyordu. Ama basaramiyordu. Bir süre sonra saraya sık sık gelmeyi bıraktı. Bazen gelip şansını deneyip geri giderdi. O sadece negatif hislerden faydalanıyor, pozitif şeyler hissederken yanında olmuyordu. Prensesi sevdiğini söylüyordu ama buna pek inanılmıyordu. Bazı saf insanlar buna kanıyor ve onların evlenip mutlu bir aile olucklarini söylüyordu. Prensin aksine sans, prensesin her anında yanındaydı. Mutlu, mutsuz. Sinirli, sakin. Her zaman onun yanında ve ona destek oluyordu. O prensin aksine prensesi gerçekten seviyordu. Onun için kendini feda bile edebilirdi. Ama henüz buna gerek olmamıştı. İkiside her gece birbirlerini düşünmekten uyuyamıyor, yinede garip bir şekilde uykularını almış oluyorlardı. Oğlan birçok kez prensese onu sevdiğini soylemeye çalışıyordu ama daima birşeyler engel oluyordu. Cristal'dan ise hala haber yoktu. Öldüğüne emindiler. Artık prensesin velihat preses olma zamanı gelmişti....

A Frans Story; Kingdomtale Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin