Ben bal arısı gibiydim senden önce,
Bak pervanelerle döndüm seni görünce.-Özdemir Erdoğan.
Kafeye girdiğimde etrafa bakındım. Çok tatlış bir kafeydi. Masalara bakındım. Senem'i görememiştim. Aslında erken de gelmemiştim ama. Sonrasında gözlerim birinin gözleriyle buluştu. Nasıl yani? Onun burada ne işi vardı? Bana pis pis sırıtınca yüzümü buruştum. Oturduğu masaya doğru ilerledim. Senem neler çeviyordu ya...
"Akay, senin burada ne işin var?"
Sandalyeyi çekip Akay'ın tam karşısına oturdum.
"Babanın kafesi mi? İstediğim gibi girer çıkarım."
Ona doğru sinirle bakarken yanımızda bir an biri belirdi ve konuşmaya başladı.
"Akşam sekizden sonra, sabah yediden önce istediğin gibi girip çıkamazsın. Ne alırdınız?"
Akay'a bakıp sırıttım. Gözlerim kızın yaka kartına takıldı. Almila...
"Ben bir kahve alayım. Ona da bu sözünün ardından bir soğuk su getir bence."
Almila denen kız gülüp arka tarafa geçti. Ben Akay'ın rezil oluşuna gülüyordum. Hâlâ... Gülüyordum denemez aslında. Kahkaha atıyordu. Şu Almila'da yürüyen yargı dağıtıcı gibi bir şeydi. Akay bana kötü bakışlar atarken ben daha çok gülmeye başladım.
"Kız gülmesene, karizma yerlerde zaten."
Beni dürtüp uyardığında ben hâla gülüyordum. Göz devirip önüne döndü. Bu arada Almila kahvemi ve Akay'ın suyunu getirdi. Akay asla burayla ilgilenmiyordu. Almila'ya bakıp güldüm. O bardakları bırakıp masadan ayrıldı.
"Eee senin burada ne işin var?"
Akay'ın sorusunu cevaplamadan önce kahvemden bir yudum aldı.
"Senem çağırdı. Gerçi verdiği saatten tam 10 dakika geçti."
Saatime bakıp konuştum. Her yere geç kalmak zorunda mı acaba?
"Beni de o çağırdı."
Tövbe...bu kız bize randevu ayarlamış olmasın. İşime gelirdi de ne bileyim hani.
"Napıyorsunuz lan fakirler?"
Kafede bir gürültü kopunca Senem'in geldiğini anladım. Sandalyeyi öyle bir çekmişti ki kulaklarımı hissetmiyordum. Almila'nın bakışları burayı buldu.
"İnsanların kulak zarını patlatmak istiyorsanız, bunu dışarıda yapabilirsiniz bence."
Almila sakin sakin konuştuğunda Senem'in koluna vurdum. Hani bende rezil oluyordum? Kuzenler işte huyları suyları aynı.
"Pardon şekerim."
Akay dünyadan ilişkisini kesmişken Senem'e döndüm.
"Niye çağırdın bizi? Dökül."
Akay bize odaklandığında sessizlik ortamı ele geçirmişti. Hayır yani soru soruyorum değil mi? Soruya cevap verilir hani. Akay Senem'in omzunu dürttüğünde -dürtmek- Senem çapkın bir gülüş attı. Kötü kız kahkahası deniyor galiba. Hani benim hiç öyle konularla alakam olmadığı için bilmiyorum.
"Aşık oldum!"
Hadi canım. Yok artık. Şaka. Yalan. Rüya. Kabus.
"Şakayı bırak, vaktim yok."
Dedi Akay. Şu an bir abi rolüne girmiş gibiydi. Komik gözüküyordu. Senem sessizliğini koruyunca ciddi olduğunu anladım. Anladık demeliyim galiba. Biz anladık...
"Kime?"
Ben konuşamıyordum. Senem ve aşk. Ne alaka be?
"Tuna."
"Senem...senin erkek seçimine tüküreyim."
Deyip kahvemi bir yudumda bitirdim. Senem gözlerini devirdi.
"Taktik verin. Direkt söyleyemem haberiniz ola."
Benim sevgilim oldu sanki taktik vereceğim. Tam da adamına sordu. Ben daha Akay'a onu sevdiğimi söyleyememişken o benden taktik istiyor.
"Sosyal medyadan mesaj at. Çok sıkma sakın, bir iki gün sen yaz sonra onun yazmasını bekle. Yazmıyorsa bir zaman sonra sende yazabilirsin."
Deyip telefonuna gömüldü Akay. Sonrasında Akay'a dönüp Senem'in duymayacağı bir şekilde fısıldadım.
"Baya profesyonelsin bakıyorum."
"Sana neden yazdım sanıyorsun?"
---
*Bölümde geçen Almila karakteri: luna_aq yazarının Tesadüf kitabına ait, bu hikâyeyle eş zamanlı olarak yazılmıştır.*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul Beyefendisi | Yarı Texting
Short Storyİlk bakışta aşk mı olur? Yoktur öyle şey. Kandırıldım a dostlar, varmış öyle şey...