Araba, krallığa gelmesiyle durunca Bakugou arabanın kapısını açtı. İçeriye gelen büyük ışıktan gözleri kamaşan Midoriya, gözlerini kıstı. Oda Bakugou'nun arkasından arabadan indi ve karşılarındaki muazzam saraya baktı. Hayatında hiçbir zaman burayı göremeyeceğini sanıyordu ama şuan tam karşısındaydı. Bakugou'nun omzunu tutmasıyla ona döndü:
"sana birini göndereceğim. O sana nerede kalacağını, herşeyi gösterecek. Tamam?"
"sen nereye gidiyorsun?"
"... Ben kralın sağ koluyum ya. O yüzden şimdi onu kontrole gidiyorum"
"haa.. Anladım.." Bakugou gittikten birkaç dakika sonra bir adam yanına geldi:
"sen Midoriya olmalısın?"
"evet"
"he. Gel beni takip et. Sana odayı göstereyim" beraber, yerinde bolca yatağı olan odaya geldiler:
"burda bütün askerlerle beraber kalıyoruz"
"Bakugou-san burada mı kalıyor?"
"yok.. Onun ayrı odası var"
"vay be.. Şansa gel.."
"hadi şimdi sana kılıç talimi yaptığımız yeri göstereyim"
Beraber sarayın neredeyse her yerini gezikten sonra, Midoriya sarayın merdivenlerine oturdu:
"hahh... Çok büyükmüş burası.. Gez gez gez bitiremedik.." kendi kendine yorulduğu için söylenirken arkasında oluşan gölgeyle susup arkasına baktı. Bakugou'yu görünce içi rahatladı ve önüne baktı. Bakugou da Midoriya'nın yanına oturdu:
"nasıl saray? Güzel mi?"
"güzel.. Birde kralı görsem tam olacak.." Bakugou kafasını salladı ve karşıya baktı. Midoriya da Bakugou'ya baktı:
"kral yakışıklı mı?"
"evet. Kralımız çok yakışıklıdır"
"kesin sizinle savaşa katılmayıp domuz gibi yemek yiyordur" Bakugou, Midoriya'nın söylediği bu cümle ile kahkahalara boğulurken Midoriya'da, Bakugou'nun bu kadar güleceğini tahmin edemediği için afallamıştı:
"hahaha hayır. Elbette hayır. Kralımız her savaşa bizimle birlikte katılır. Yakışıklı kaslı, elden ayaktan kesilmemiş biridir"
"oo~.. Şimdi daha çok merak ettim kralı.. Benim eski yaşadığım yerdeki kral domuz gibiydi de.. Sürekli karı kız peşindeydi falan.. Ama evliydi"
"kralımız bekar"
"karı kızla yatıyor mu?"
"hayır"
"oooo~ daha çok görmek istedim!!!" onlar uzun uzun konuşurlarken havanın karardığını fark etmediler bile.
*2 hafta sonra*
2 hafta sonunda Midoriya, zaten fazlasıyla dövüş hareketleri bildiği için bir üst rütbeye çıkartılmıştı. Artık askerlere emir verme hakkına sahipti:
"ne yani savaşa mı gideceksin Bakugou-san?!"
"evet. Birazdan yola çıkacağız.."
"e... Ben?!"
"sen.. Ne?"
"ben savaşa gelmiyor muyum?"
"sen savaşa katılan askerlerden değilsin. Sen sarayda görevli olanlardansın"
"ama banane! Bende savaşa gelmek istiyorum!"
"olmaz Midoriya.. Kralımız senin burada görev almanı istedi"
"... Lanet..."
Ve Midoriya, hala sinirli bir şekilde, atların üstünde savaşa giden askerleri izledi
Evet bu bölümün de sonuna geldik. Yazacak birşey yok aklımda keyifli okumalar~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost In The Kingdom ~BakuDeku~
FanfictionMidoriya İzuku, tanımadığı bir adamla yaşadığı talihsiz olaydan sonra uzun bir süre kayıplara karıştı. Birkaç sene sonra kasabaya gelen şovalyeyle tanıştı. Şovalye onu, kralın koruması yapacağını söyledi ve Midoriya'yı krallığa götürdü. Ama aslında...