Bakugou savaşa gittikten sonra kraliçe sarayda, Midoriya'nın bokunu çıkardı. Onu yap, bunu yapma, onu getir, bunu götür. İçinden tam bir orospu diye sövüyordu. Bakugou'nun geleceği gün, çoğunlukla bahçede takılıyordu çünkü onu direk görmek istiyordu. Ama kraliçe de bahçede durduğu için kenarda köşedeydi. İçeriye giren atlılara baktı. Bakugou'yu zırhından tanıdı ve olduğu yerde sevinçten zıpladı. Bakugou her ne kadar kraliçeyi sevmese de, kurallar sebebiyle atından indi ve kraliçeyle görüştükten sonra odasına gitti. Midoriya, kraliçeye yakalanmadan hemen Bakugou'nun odasının kapısına geldi. Gerçekten o kadar heyecanlıydı ki nefes bile alamıyordu. Kapıyı çaldı ve Bakugou'nun ses vermesini bekledi. İçeriden gelen izinle derin bir nefes alarak kapıyı açtı ve arkası dönük olan Bakugou'ya baktı. Bakugou, Midoriya'nın içeriye girmesiyle ona döndü. Midoriya, içindeki büyük özlemden dolayı gözyaşlarının dökülmesine hakim olamazken, Bakugou kollarını iki yana açarak gülümsedi:
"buraya gel aptal.." Midoriya koşarak Bakugou'nun yanına geldi ve onun büyük vücuduna sarıldı. Bakugou'da kollarıyla onu sıkıca sardı. Uzun bir süre hiç konuşmadan sadece birbirlerine sarıldılar. En son Bakugou, Midoriya'nın omuzlarını tuttu ve biraz geri çekti. Onun o güzel yüzünü inceledikten sonra, kırmızı dudaklarına baktı. Aynı şekilde Midoriya'da Bakugou'nun dudaklarına baktı ve birbirlerinden hiç çekinmeden dudaklarını kavuşturdular. Aralarında oluşan hasretin hıncını dudaklarından çıkartırlarken, ikiside nefes alamayınca ayrıldılar. Daha ne olup bittiğini anlamadan çoktan birbirlerinin sahibi olmuşlardı.
***
Midoriya gözlerini açtığında, yanında uyuyan Bakugou'yu süzdü. Gerçekten de yapmışlardı ha... Her şey bir anda gelişmişti.
*FLASHBACK*
Bakugou, Midoriya'yı yatağa yatırdıktan sonra üstünü çıkarmaya başlarken, yine aynı hasretle Midoriya'nın dudaklarına yapıştı. Midoriya'da hiç vakit kaybetmeden kendi üstünü çıkarmaya başladı. İkiside kıyafetlerinden kurtulduktan sonra Bakugou, derin bir nefes verdi:
"tanrım... Direk içine girmek istiyorum.. Kendimi tutamıyorum.." Midoriya, Bakugou'nun ne kadar zorlandığını görerek, Bakugou'nun elini tuttu:
"eğer.. Girdikten sonra yavaş yapacaksan.. Hazırlamadan girmene izin veririm.." Bakugou, küçük sevgilisinin yanağını okşadı:
"söz veriyorum yavaş olacağım"
***
Bakugou yavaş yavaşta olsa, Midoriya'nın içine girdikten sonra, Midoriya'nın sıkı deliğinde yavaşça hareket etmeye başladı. Midoriya, canı yansa da biraz tuhaf hissesiyordu.. Sanki bu hissi daha önce tatmış gibiydi.. İçinde bulunan.. Bu tanıdık bir histi. İkisi de birbirlerinin vücutlarını hunharca kullandılar.. Artık onları durduracak kimse yoktu...
*FLASHBACK END*
Bakugou'da gözlerini açınca Midoriya, sevgilisinin dudağını öptü:
".. Günaydın.."
"günaydın bebeğim.."
"ee.. Sabah sabah tuhaf ama.. Bir şey soracağım"
"tabi.. Sor"
"bizim seninle daha önce tanışmış olma ihtimalimiz var mı?" Bakugou'nun suratı, yavaş yavaş espri moduna girerken başını salladı:
"birkaç sene önce bir bara gitmiştin. Fazlasıyla sarhoştun... Belki hatırlıyorsundur. Orada bir adamla birlikte oldun"
"... Yoksa o adam.."
"evet. Bendim"
Evet sonunda kavuştular. Neyse keyifli okumalar~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost In The Kingdom ~BakuDeku~
FanficMidoriya İzuku, tanımadığı bir adamla yaşadığı talihsiz olaydan sonra uzun bir süre kayıplara karıştı. Birkaç sene sonra kasabaya gelen şovalyeyle tanıştı. Şovalye onu, kralın koruması yapacağını söyledi ve Midoriya'yı krallığa götürdü. Ama aslında...