Sıcak duş almak her şeyin ilacıydı kesinlikle. Bornozuma sarılmış bir şekilde banyodan çıkıp yatak odama girdiğimde korkuyla ufak bir çığlık attım. "Tuncay! Aklım cıktı!" Tuncay'a anahtar verdiğimi unutuyordum bazen. Yatağıma boylu boyunca uzanmış Sirius'u seviyordu. Sirius'u dikkatli bir şekilde yatağa bırakıp ayağa kalktığında kollarını açtı, kendimi kollarına bıraktığımda hıçkırıklarım tekrardan başlamıştı. Bu gece ağlamamı asla durduramayacaktım, belli olmuştu.
"Buradayım bebeğim, korkma artık." Tuncay sırtımı sıvazlarken beni kucağına yatağa çekmişti. "Neler oldu anlat."
Burnumu çekerken tüm yaşananları anlatmaya başladım. Ayıboğanın adını ve soyadını söylediğimde Tuncay'ın gerilen bedeni bu ismi bildiğini gösteriyordu. Şu adamı tanımayan bir bendim herhalde. "Kavga, silahlar, o Yankı denen adam umurumda değil. Kemanım kırıldı." Burnumu çekerken kafamı kaldırıp Tuncay'ın yüzüne baktım. Kafasını eğerken burnuma usulca bir öpücük bırakmıştı.
"Ben sana yenisini alırım, sıkma canını."
Ben yenisini istemiyordum ki, dedemden bana kalan kemanı istiyordum ama bunu Tuncay'a ve bir başkasına anlatabilecek gücüm yoktu. Omzumu silkip kucağından kalkarak dolabıma ilerledim. Ayaklanıp kapıya ulaştığında "Sen giyin, ben sana bir kahve yapayım." demişti ama bakışları üzerimde gezerken tepkisiz kalışımla odamdan çıkıp kapıyı yavaşça kapatmıştı. Lise yıllarımda yaşadığım bir taciz yüzünden hiçbir sevgilimle birlikte olamıyordum. Birçoğu bu yüzden beni terk etse de Tuncay nedense anlayışlı davranmış, bu konu için üzerime gelmiyordu. Belki de bu anlayışlı halleri yüzünden seviyordum onu, bilmiyorum. Şu an Tuncay'ı neden sevdiğimi düşünmeyecektim, üzerimi değiştirip sevgilimle kahve içerek bu geceyi unutacaktım.
Yüzümdeki ıslaklık ve zımparalanma hissiyle gözlerimi aralarken Sirius yüzümü yalamaya devam ediyordu. "Uslu dur!" Diye mırıldanırken üzerimdeki yorganı kaldırıp Sirius'un kollarıma yerleşmesine izin verdim. Kafamı sağa çevirdiğimde Tuncay'ın derin uykuda olduğunu gördüm. Kıpırdamalarıma uyanmıyordu, uykusu fazlasıyla ağırdı. Tek elimle gırlayan Sirius'u severken diğer elimle komodindeki telefonuma uzandım. Saat 10'a geliyordu. Mahir abi ustaları çağırdığını, gelmeme gerek olmadığını mesaj atmıştı. Ona cevap atıp telefonumu yerine bıraktım. Diğer komodinde titremeye başlayan telefon dikkatimi oraya yöneltmemi sağlarken kıpırdamalarıma uyanmayan Tuncay telefon sesine zorla gözlerini açmıştı. Telefonuna uzanıp ekrana baktığında kısık gözleri biraz büyümüştü. Arayan her kimse aramayı bırakabilmişti. Tuncay hızlı hareketlerle mesaj yazıp bakışlarını bana çevirdiğinde uyanık olduğumu görmesiyle gözlerinde ufak bir telaş yakalamıştım. Bu telaşı merak etmeme neden olsa bile sormayacaktım ve sla telefon kurcalayan biri olmamıştım, eğer beni aldatıyorsa elbet kendisini belli ederdi. "Günaydın." Sirius'un izin verdiği kadarıyla Tuncay'a uzanıp yanağını öptüm.
"Günaydın bebeğim. Erkencisin?"
Nedenini anlatmak istercesine yorganı araladığımda Sirius'u görmek Tuncay'ı gülümsetmişti. "Küçük yaramaz ilgi istiyor demek." Sirius'un başını okşarken yanağıma sıkı bir öpücük kondurup yataktan kalkmıştı. "Siz keyif yapın kahvaltı benden."
Yatakta yayılırken gülmüştüm. "Canıma minnet!" Tuncay gülerek odadan çıkarken Sirius'u sevmeye devam ediyordum. Gözlerim komodinin üzerinde titreyen telefona kayarken yatakta dikleşerek telefona uzandım. Hülya yazısını gördüğümde yataktan kalkıp mutfağa yürüdüm. Zor bir matematik sorusunu çözmeye çalışıyormuş gibi domatesleri kesmeye çalışan Tuncay'a telefonunu uzattım. "Ablan arıyor. Önemli bir şey herhalde açsana." Telefonunu meşgule verirken cebine sıkıştırdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHNE
RomanceTek gerçek aşkı şarkı söylemek ve keman çalmak olan Dünya. Onun dünyasını başına yıkmaya hazırlanan Yankı ve diğerleri. Sahneye attığı adımlarıyla sesini herkese duyurabilecek mi yoksa gün geçtikçe sessizliğe mi bürünecek?