Keman

67 9 5
                                    

"Ben bu sesle bugün nah sahneye çıkarım." Serpil kısılmış sesiyle zorlanarak konuşurken göz ucuyla onu izliyordum. Kalın yumuşak hırkasına sarılmış koltuğa uzanmıştı. Elinde tuttuğu ıhlamura iğrenen bir ifadeyle bakarak içmeye çalışıyordu. "Programı iptal ettirsek iyi olacak." Serpil gözlerini kapatmış kendi kendine konuşuyor gibiydi. Açmak üzere olduğum keman kutumu kenara bırakıp aynanın önündeki sandalyeye bedenimi bırakırken gözüm kapıdan şiddetle içeri giren Mahir abiye takılmıştı.

"Büyük sıçtık!" derken telaşla açılmış gözleriyle bize bakıyordu. "Serpil konuş bakayım."

"Ne var abi ya?" Serpil'in borazan gibi çıkan ses tonuna gülmemek için dudağımı dişlerken Mahir abinin neden bu kadar telaşlı olduğunu da merak ediyordum.

"Yankı DİNÇERSOY, bu gece mekanımızı şenlendiriyor ama sahneye çıkacak solistim hasta!"

Mahir abinin söylediği ismi tanımayan bir tek bendim galiba çünkü şu an kulisin içinde anlayamadığım bir panik vardı. Buraya çok önemli isimler gelirdi, ünlü bir mekandı burası. Yemekleri, solist seçimleri kaliteliydi. Yolum MAH-KAY restoranla bir sene önce kesişmişti. Konservatuarı bitirdiğimde umutsuzca iş ararken bir arkadaşımın yönlendirmesiyle gelmiştim buraya. Bir senedir de Serpil'in back vokaliydim. "Mahir abi bu telaş neden? Kim bu Yankı?"

"Kızım sus sus. Onun adını anarken tövbe etmen gerek." Mahir abinin abartı davranışlarına göz devirirken o hararetle devam ediyordu. "Yankı DİNÇERSOY iş dünyasının önemli isimlerinden biri, ayrıca başka işlerle de ilgisi olduğu biliniyor. Yıllardır buraya gelmesini beklerdim, o gün sonunda geldi ama solistim yok." Mahir abi küçük bir çocuk gibi omuzlarını düşürürken göz ucuyla bana bakıyordu. Ne var dercesine kafamı sallamıştım ama o da düşüncelerinden emin olmayarak başka yöne dönmüştü.

"O kadar yakışıklı ki... Geçtiğimiz ay onların olduğu bir toplantıda şarkı söylemiştim. Adam bir bakışıyla dizlerimin bağını çözdürmüştü. Hapşu!" Serpil zorlukla konuşurken bir yandan da hapşırmasıyla gözlerini devirmişti. "Ne yapacağız Mahir?"

"Aslında aklıma bir şey geliyor ama..." Mahir abi sakallarını kaşırken yine göz ucuyla bana bakmıştı. Serpil de Mahir abinin bakışlarını takip ettiğinde Mahir abinin düşündüklerini anlamış gibi kafasını sallamıştı. "Hazırlan Dünya akşam sahneye sen çıkıyorsun."

"Be-ben mi?" Gözlerimin büyüdüğünü hissederken korkarak Serpil'e bakmıştım. Ben şimdi üzerime atlayıp uzun tırnaklarıyla saçlarımı yolmasını düşünürken o uzun tırnağını dişlerinin arasına almış kemiriyordu.

"Evet, sen. Kızım sen konservatuar bitirmedin mi? Bir senedir de Serpil'in arkasındasın. E sahne korkunda yok. Bu paniğin neden şimdi?" Mahir abi sinirlenmeye başlıyordu. Siniri bana mıydı yoksa Yankı denen adamın gelmesine miydi anlayamıyordum.

"Abi öyle de... Serpil için sorun olmayacak mı?"

"Kızım ben burada yokmuşum gibi konuşmasana." Serpil öksürerek konuşurken aptal mısın sen diyen bakışlarıyla bana bakıyordu. "Başka bir gün olsa o sahneye solist olarak çıkmana asla izin vermezdim ama şu an çıkmak zorundasın. O adam hepimizi kurşuna dizmeden sahneye çıkıp şarkı söyleyeceksin!"

Artık bu durumun seçim olmadığının farkındaydım. Mecburen kafamı sallarken Mahir abi beni omuzlarımdan tutup elbise askısının önüne ittirmişti. "Güzelce hazırlan. Akşam olmadan da kısa bir prova alın. Hadi hadi." Mahir abi ellerini çırparak kulisten çıkarken kaçamak bakışlarımla tırnaklarını kemiren Serpil'e bakıp gözlerimi kaçırdım.

Kemanımı çenemin altına yerleştirirken yayın tellerin üzerinde usulca kaymasına izin verdim. Önümdeki mikrofona yaklaşırken şarkının sözlerine giriş yaptım. Heyecanlıydım, kalbimin ağzımın içinde attığını hissedebiliyordum. Masaların çoğu doluydu ve en ön sırada geniş bir masa hazırlanmıştı. Birkaç kişi oturuyordu ama Yankı DİNÇERSOY hala gelmemişti. Merak edip internetten ufak bir stalkla adamı bulmuştum. Serpil'in dediği gibi oldukça yakışıklıydı. Bakışları sert ve karizmatikti, gözlerinin elası öylesine açıktı ki bal rengi diyebilirdim. Sarışın ve kumrallık arasında saç rengi vardı. Şu an bu gecenin önemli misafirini kafamdan atmaya çalışarak şarkının sözlerine son verirken kemanımı konuşturmaya başlamıştım. Orkestrayla büyük bir uyum içindeydik. Herkesin gözünü üzerimde rahatça hissediyordum. Gülümsemem yüzüme yansırken önümdeki masada bir hareketlilik olması bakışımı oraya yöneltmemi sağlamıştı. Beklenen adam gelmişti. Yankı fotoğraflarda görüldüğünden daha uzun ve kalıplı biriydi. Masadakilerle tokalaştığı eline gözlerimi diktiğimde o koca ellerin tek bir vuruşuyla birçok kişiyi yere yığdığından emindim. Sandalyesine otururken yüzüme belli belirsiz bakmışken biran elektrik yemiş gibi dikleşmiş ve sert bakışlarıyla yüzüme bakıyordu. Bakışlarındaki sertlik garip bir tiksintiye dönüşürken, neden öyle baktığını anlamaya çalışıyordum. Şarkı değişirken bakışlarımı zorla tiksinen bakışlardan çekip mikrofona yaklaşmıştım. Ah, Sezen Aksu söylemeye bayılıyorum!

SAHNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin