Tiz bir çan sesi. Kral ve Kraliçenin sarayından yükselen yoğun ölüm kokusu. Bir milyon asker Kralın emir vermesi için ihtiyatla bekliyordu. Soğuk, zırhlarının içindeki bedenleri titretecek kadar sert bir hal almıştı. Bazıları ellerini yumruk dahi yapabilecek bir güçte değildi. Bazılarıyla soğuya yenik düşüp yanındaki arkadaşına doğru devriliyordu. Bir milyon asker saraydan ani bir çığlık koptuğunda birazcık bile kıpırdamadı. Çığlıklar git gide kelimelere büründü. Soğuktan duyularının birçoğunu kaybedenler bile acı dolu çığlıkları duyabilmişti. "Oğlum!" Kraliçe yeni kesilmiş kordonun hala sarılı olduğu mor tenli bebeğe bakarak çığlık attı. Küçük prens, ebenin tüm çabasına rağmen kendi kordonuna dolanarak ölmüştü. Rahmindeki boşluğa bastıran Kraliçe bir kez daha acıyla çığlık attığında sarayın üzerinde uçuşan kargalar gökyüzünde dağıldı. İşte o zaman askerler neler olduğunu az çok anladı. Küçük prensin doğumu için yapılacak karşılama töreni; cenaze törenine dönüştü. Askerler yüreğinde yas acısıyla titredi. Ölü prenslerine saygılarını sunmak adına, geniş saray bahçesindeki her bir tabur teker teker diz döktü. Kral odasının balkonundan askerlerine baktı. Kaybettiğini dokuzuncu oğlu adına sağ koluna bir emir verdi. O gece; Bir milyon asker, kendi kılıcıyla öldürüldü. Bir milyon ölü kelebek saray bahçesine düştü. Bir milyon ruh sonsuza dek kayboldu.
17 parts