Vedalar her zaman bir başlangıcın kapısının anahtarı, her zaman bir yok oluşun hikayesi olmak zorunda değil. Belki adına veda dediğimiz, hoş kalışlara gebe anların, son diye düşünülüp sonmuş gibi acısını cektiğimiz anların aslında kayboluşumuzdan doğan varoluş olabileceğini hiç düşündünüz mü? Düşünmediniz. Hele ki hiç sizin olmayan birine veda etmek zorunda kaldıysanız bu varoluş kelimesi size olabildiğince anlamsız olabildiğince saçma gelebilir. Ama değil, bana inanın ben buraya inandırmak, ben buraya vedalardaki kayboluşun güzelliğini anlatmaya geldim, ben size vedayı sevdirmeye geldim.. Kaybolun arkadaşlar. Hayatınız da kendinize yapabileceğiniz en büyük iyiliklerden biridir. varken, yok olmak.. Sizde sıkıldınız dimi ait olmadığınız pencerelere saksı saksı çiçekler bırakmaktan, sizde sıkıldınız dimi asla sizin olmayan sizin gibi görünen ama sizden bir parça bile taşımayan yüreklerde, bedenlerde yanmaya. Sizde yoruldunuz dimi? küçücük bir gülüşe bir ömür sığdırmaktan. Sizde yoruldunuz biliyorum, bende yoruldum, bende kayboldum. Beraber kayboluşlar hoş kalışlar içinde bir parça huzura benimle var mısınız ? Bir denizde kaybolmuş okyanusları sizlere armağan etmiş. Buğulu gözlerinin arkasında acının en masum halini barındıran Zeliha Çalık en yakın arkadaşın. Cennet'e hasret Cehenneme vurgun. Zelihanın tek karşı koyamadığı insan Ateş Kamer. Onların hikayesi senin hikayen. Unutma okumadan yaşayamaz. Yaşamadan ölemezsin.. "Kahve içmeyi çok seviyorsun bazen kahven olmak istiyorum" dedi Zeliha. Sonra eğdi başını neden bu kadar saçmalamıştı. Kendini tokatlama isteğiyle dolup taşıyor içinden kendine sövüyordu. O sıra da çenesinde sımsıcak bir el hissetti. "Sen benim orta kahvemsin Zeliha"