Bir kız çocuğu vardı ben tanıdım:
Babası yoktu. Kimse anlamadı.
Annesi vardı ama yoktu. Kimse anlamadı.
Acıları vardı. Kimse anlamadı.
Çığlıkları vardı. Kimse duymadı.
Kalbi vardı kimse ona yaşamaya çalış demedi.
Kalp, gönül yarası vardı. Kimse anlamadı.
Bu kadar mı körsünüz?
Bu kadar mı sağırdınız?
Bu kadar mı hissiz ve kalpsizsiniz?
O kız bu gün hayatından vazgeçti.
Biri için, aşkı için, sevilmek ve değer görmek için hayatından vazgeçti.
Halbuki Tanrı'nın cehhenemine bile muhtaçtı.
Görmedi. Ne o gördü, ne 'ben onu anlıyorum' diyenler, ne de 'ben onu tanıyorum' diyenler...
O sadece Tanrı'nın sevgisini hissetmişti.
O sadece O'nun güzelliğine tutulmuştu, evet, görmemişti ama hissetmişti.
O kız kirli ellere maruz kalmıştı.
Onu biri o ellerden çekip kurtarmıştı. O da ölmüştü.
Ben bu kızın yarasını görmüş sarmaya çalışmıştım.
Çığlıklarını duymuş ellerimi uzatmıştım.
Ben duyuyor ve görüyorken siz nasıl bu kadar kör ve sağır olabiliyordunuz?
Ben tek bakışımda o büyümemiş kız çocuğunu görmüştüm.
Ben kalbimle o büyümemiş kız çocuğunu duymuştum.
Sağır ve kör olmayı bırakın artık...
...
...
...