vivianwine

Kaybedilmiş Hazlar, GİRİŞ bölümüyle yayında. Keyifli okumalar, yorumlarınızı bekliyorum <3

Venusizi

@vivianwine Nice okunmalara, hayırlı olsun ❤️
Yanıtla

vivianwine

Kaybedilmiş Hazlar, GİRİŞ bölümüyle yayında. Keyifli okumalar, yorumlarınızı bekliyorum <3

Venusizi

@vivianwine Nice okunmalara, hayırlı olsun ❤️
Yanıtla

vivianwine

Herkese merhaba, 
          Suçlu Hazlar'ın finalini verirken, son söz kısmında bir sonraki kurgumun Akın ve Ela çiftine odaklanan Kaybedilmiş Hazlar olacağından bahsetmiştim. Kurguyu geçen zamanda yazma fırsatı yakaladım ve aklımda tamamen yer edinmiş durumda. ANCAK Wattpad'in durumu, son zamanlardaki gündemin yoğunluğu ve daha nicesi beni paylaşmaktan alı koyan şeyler. Wattpad kısmında etkileşim berbat durumda. Her zaman bir kişi olsa bile okuyucuya saygıdan ötürü paylaşım yapmaya devam edeceğimden bahsetmiştim. Şu anda içimden paylaşım yapmak, özellikle etkileşim bu kadar kötüyken paylaşım yapmak hiç içimden gelmiyor. Ama söz verdiğim üzere 10 Mayıs tarihinde 20 bin kelimeye yakın bir GİRİŞ bölümü paylaşma kararı aldım. Etkileşim, geri dönüş vb. durumlara göre yazmayı düşünüyorum. Anlayışınız için teşekkür ederim :)

vivianwine

@sesease böyle güzel ve destekleyici bir yorum almak emin olun ki dönmeyi çook daha kolay hale getirdi. Düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim, keyifli okumalar <3
Yanıtla

sesease

Merhaba, yazdıklarını uzun süredir keyifle takip ediyorum. Etkileşimlerin düşük olması moral bozucu olabilir ama gerçekten yazdıkların değerli ve hissettirdikleri çok güçlü. Akın ve Ela’nın hikayesini merakla bekliyorum. Kalemine sağlık, şimdiden emeğine teşekkür ederim <3
Yanıtla

vivianwine

Her gün onlarca hikaye paylaşanlar, suspus. X'deki linçleri görünce de hızla ve aceleyle Milli Bayram kutlanıyormuşçasına Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğrafını paylaşıyorlar. Neyden korkuyorsunuz? Okuyucularınızın kaçmasından mı? Takipçinizin azalmasından mı? Nedir derdiniz? Kendi özgürlüğünü, hakkını savunamamaktan daha kötüsü daha korkuluru var mıdır? Yapmayın, etmeyin... Asker kurguları yazanlarınız var, bütün ününü "takipçilerini" bu kurgulardan kazananlarınız var aranızda; sizler VATAN-MİLLET-SAKARYA hassasiyetleriyle okuyucu kazandınız. Zamanı gelince de Gazi'nin bıraktığı Cumhuriyet Haklarına sahip çıkmıyorsunuz. Ayıptır, yazıktır... 
          
          Bunları belki bir bilemedin iki kişi okur, görür ya da dikkate alır; önemsiz. Ben buraya yazıyorum ki bir gün olur da unuturum; bu kişilerin kitabını okumaya, almaya yeltenirim o zaman yolum buraya düşerse derim ki SAKIN! Sakın alma! Hatırla, diğerlerinde yapıldığı gibi unutma. Çalınan kitaplara rağmen hala yüzsüzce kitap basanları, reklamını yapanları unuttuk; askerimize hakaret eden oldu unuttuk. Ama bu unutulmasın, bunlar artık unutulmasın.

kiraAlways1938

@vivianwine üzgünüm bende sizin gibi düşünüyorum, ülkemiz için içler acısı bir durum olan yine buz halka olacak onu bile göremiyoruz, üstelik bu artık partilerle ilgili bir durum bile değil parti tutmakla olmuyor, devlet özünde halkın refahını ve huzurunu düşünmeli geleceğini elinden almamalı, kurtuluş savaşında yaşanan onca acı bizim gibi bir millete hiç ders olmamış...... geleceğimiz olmasını istiyorsak bu vatanı ve cumhuriyeti kurup kollayıp özgürce yaşamımızı sağlayanlara borcumuz Cumhuriyeti korumaktır.... Özgürlük elimizde iken farkına varmıyoruz ama elimizden gittiğinde is işten geçmiş olur.... Yaşasın Cumhuriyet Yaşasın özgürlük 
Yanıtla

vivianwine

Ela ve Akın'ın gençliğini yazmaktan günümüze gelemiyorum :/ 
          
          Ben bu çocukları nasıl bırakacağım ya? (ağlamaklı) 
          
          
          “Akın!” dedim, çığlık atarcasına. Ağır sırt çantam, tak diye bir ses çıkartarak yeri boyladığında bakışlarımız kesişti.  
          
          “Ela, git buradan.”  
          
          Dudağındaki yara, iki kelimesiyle daha da açılarak kanamasını arttırdı. Onu zerre umursamadan aramızdaki mesafeyi hiçe indirdim. Burnu, kaşı ve dudağı çok kötü kanıyordu. Puslanmış bakışlarımın ardından fısıldadım.  
          
          “Seni bu halde bırakacağımı düşünüyorsan tam bir aptalsın.”  
          
          Tir tir titreyen elim, kanayan kaşına dokunmak için havalandı ki yüzünü hışımla benden uzaklaştırdı. 
          
          “Elin kirlenmesin,” dedi, bahsettiğinin kandan çok daha fazlasını anlatırcasına.  
          
          “Kirlensin,” dudaklarım, buruk bir gülümseme ile kıvrıldı. Omuzlarım, umursamazca hareketlendi. “...sen yıkamaz mısın?”  
          
          Bu sözcükler kime ait? Ela bunları yapar mı? Ben kimim? Hangi benliğim, onun dibinden ayrılmamaya yeminli? Parmağımı üstüne bastıramadığım bir şey, kontrolü eline alıp beni onun karşısında bu hale düşürdü. İlk günden bu yana inatla durduğum yer; hiç değişmedi. Değiştiremedim...
          
          “Ela-...” dertli bir nefesle sarf ettiği ismim, tenimi yalayıp geçen bir meltem misali iç gıdıklayıcı.

kaliteyizvesselam

Merhaba kitabin konusu olsun yazim dili olsun beni kendine cekti birkac bölüm okudum ve bu güzel kitaba devam edebilmek icin merak ettigim bir sey var. kitap mutlu son ile mi bitiyor? mutsuz sonlari okumayi hic sevmiyorum da:(

vivianwine

@kaliteyizvesselam Rica ederimm. Kurgumu beğenmenize çok sevindim, okudukça düşüncelerinizi paylaşmanız beni çok mutlu eder. Keyifli okumalar :) ❤️
Yanıtla

kaliteyizvesselam

tesekkürler emeginize saglik❤️
Yanıtla

vivianwine

Kaybedilmiş Hazlar'ın Ela ve Akın'ından, 
          
          “Kim yaptı bunu? Baban mı?” dedi safi bir öfkeyle. Bakışlarımız değdiğinde, allak bullak gözlerinin ardındakileri okuyamadım bile. Çünkü çoktan unuttuğum yanağımın sızısı geri dönmüştü. Parmaklarım, kızardığından emin olduğum yanağımı buldu.  
          
          “An-...” dudaklarımdan dökülmek üzere olan kelime, boğazıma takılıp çirkin bir canavarı uyandırdı.  
          
          O benim annem değildi, biyolojik annem değildi.  
          
          “Bu elinin hali ne?” yanağıma uzanmakta yaşadığı tereddüt, avucumdaki kesik için geçerli değildi. Çekinmeden avucumu, avucunun içine alıp kırılması an meselesi olan bir vazo misali dokundu. Dokunuşlarının kitaplardaki gibi iyileştirici olduğunu, acımı dindirdiğini söylemek istesem de bu gerçek olmaz. Zira derin kesiğin fiziksel acısı sapasağlam. İyileşen, merhem olunan yaralar tenlerin birbirine değiyor oluşundan daha ötede...Gözlerinde, kendi canı acıyormuş gibi buruşturduğu yüz hatlarında ve dudaklarının kenarında şefkatli kıvrımlarda...