whatever; 3.1
"Selam."
Arabaya binip kapıyı kapatırken duyduğum sesle başımı ona çevirdim ve gülümseyen suratına düz bakışlarımı yolladım. "Selam." Ardından emniyet kemerimi takıp eldiven takılı ellerimi kucağımda birleştirip kafamı arkaya yaslayarak camdan dışarı baktım.
Konuşmadım tabii ki. Belki de konuşmalıydım, bilmiyorum, ama o an için konuşasım gelmedi. Yoonoh da arabayı çalıştırıp gaza basarak hızla iki yanımız ağaçlı yolda ilerlemeye başlayınca konuşmama gerek kalmadı zaten.
"Son anda gelmezsin diye düşünmüştüm," diye konu attı ortaya. Ona tek kaşımı kaldırarak baktım. "Niye gelmeyeyim?"
"Gelmek istemediğini söylemiştin." Yola bakıyordu. Yüzü her zamanki gibi mükemmeldi. İpeksi saçlarını ikiye ayırmıştı, boynundaki zincir kolye sokak lambalarından gelen ışıkla yer yer parlıyordu. Üzerinde siyah, düz bir kazak ile siyah montu vardı. Dizleri yırtık kot pantolonu ve ayaklarındaki botları da siyahtı.
"Kimsesiz insanlara bağış yapılacağını söyledin," diyerek ben de önüme döndüm ve soğuktan ucu donmuş burnumu çektim. "Onları önemsediğim için geldim."
Bir şey demedi. Bende bir terslik olduğunu sezdiğini biliyordum. Normalde konuşurdu ve uğraşırdı, fakat bugün sessiz kalıp izlemeyi tercih ediyordu.
İstediği kadar izleyebilirdi. Eminim başka kızları da böyle izliyordu zaten. Ona yazan kızın benden haberi var mıydı acaba? Yoksa bile bile mi ona yaklaşmaya çalışıyordu? Tıpkı Bora'nın zamanında Yoonoh'a şerefsiz olduğunu bile bile yaklaşması gibi.
Yarım saat sonra partinin verildiği, zaten her köşesini bildiğim Bora'nın villasına geldik ve Yoonoh arabayı kaldırımın yanına park ederken ben de emniyet kemerimi çıkarttım. "Ben önden gidiyorum," diye mırıldandım. Yoonoh el frenini çekerken kaşlarını hafifçe çattı. "Niye?"
Kapıyı açarken, "Biriyle konuşmam gerek," dedim ve soğuk havaya adım atarak kapıyı kapattım. Evin girişine ilerlerken derin bir nefes verdim. Biriyle falan konuşmayacaktım, kimseyle konuşmayacaktım. Sadece sessiz bir yere gidip kendime gelmem gerekiyordu. Çok gergindim ve diğer kız aklıma geldikçe içimdeki sıkıntı büyüyordu. Patlamaktan korkuyordum.
Ayrıca eski en yakın arkadaşımın evinde düzenlenen partisinde Yoonoh ile görünmek istemiyordum.
Kapının girişine konulmuş masanın arkasında Bora'yı ve birkaç kişiyi daha gördüm. Bora da beni gördü ve bir iki saniyeliğine bana şaşırarak baktı. "Hayret," diye mırıldandı masanın önüne gelince. "Partilere gidebildiğini bilmezdim."
Yanıt vermedim ve kimsesizlere bağışlamak için ayrılan para kutusuna çantamdan çıkardığım birkaç kağıdı sıkıştırdım. Bora beni süzerken bakışlara arkama kayınca ben de oraya döndüm. Yoonoh peşimden gelmişti, ne ara beni yakaladığını anlamamıştım.
Bora hıhladı ve yapmacık bir gülümseme attı. "Neden geldiğini şimdi anlıyorum," diye mırıldandı ve kenardaki içki bardaklarından birini bana uzattı. "Size iyi eğlenceler."
Yoonoh'u beklemeden iki kapısı da açılı olan eve girip vestiyere ilerledim. Kabanımı ve çantamı köşeye bir yere asıp benim yaptığımı yapan Yoonoh'a döndüm. "Sana önden giderim demiştim."
Montunu asıp tek elini cebine koyan, tek eliyle de bardağını tutan Yoonoh bana döndü ve yüzünde belli belirsiz bir sırıtış oluştu. "Sence ben yalanlarını yer miyim? Bora'ya birlikte gözükmemek için önden fırladığının farkındayım Seo. Haberin olsun, taktiklerin bir boka yaramaz."
Ardından önden gitmeye başladı. Ben de söylene söylene peşinden gittim.
Ben kesin bu akşam sinir krizi falan geçirirdim. Bu çocuk beni deli ediyordu.
🌾🌾🌾
ŞİMDİ OKUDUĞUN
whatever
Fanfictionwhatever: ilk olarak açıklığa kavuşturayım. whatever: seni sevmiyorum. © dububaoziㅣjaehyun for; @nigrumsomnia • skam dizisinden esinlenilmiştir. all rights reserved [29.8.19]