Kız bileğinden hızla akan parlak kana baktı sırıtarak. İşaret parmağını elini vücudundaki kanın hızla dışarı çıkmasına sebep olan yaraya değdirdi ve odasının beyaz duvarına uzun zamandır yapmıyor olmanın getirdiği zevkle manzara resmine benzer bir şeyler yapmaya başladı. Hep olmayı istediği gibi hastanenin bahçesini çiziyordu elbet.
Bileğinden akan kanın yeterli olmadığını fark edince biraz daha eşeledi yarayı. Fakat istediği yoğunlukta akmıyordu kan. Eseri yarım kalıyordu...çıkmak bilmeyen boktan canı yüzünden akmıyordu kanı. Korkaklığından ne hayatı yaşayabiliyor ne de bu işkenceye bir son verebiliyordu.
Doyoung'un yan odasından ayrılalı 4 hafta kadar oluyordu. Bu süre boyunca neredeyse tamamen ilaçlarla uyutulmuştu. Akıl hastanesindeydi ama gerilemekten başka bir şey yapmıyordu. Kimse yardımcı olmaya çalışmıyordu...kimse anlamaya çalışmıyordu...o yalnız kaldıkça kafasındaki sesler, nereden geldiği belli olmayan fakat bedenini oldukça güçlü bir hakimiyetle sarma yetkisine sahip öfkesi ve panikatağı hiçbir şekilde iyiye gitmiyordu.
Bir şeylerin yanlış olduğuna emindi.
Henüz 18 yaşında bir liseli olmasına rağmen mental problemleri olan birine böyle bir tedaviyi hiçbir doktorun uygulamayacağını biliyordu.
Bir şeyler yanlıştı. Burası tedavisini tamamlaması için bakım gördüğü bir yerden çok dışardakilerin yokluğunda daha kaliteli bir hayat sürmesi için para karşılığı tıkılmış olduğu bir hapishane gibiydi. Belki de öyleydi...belki de ailesi kendi refahları için öz kızlarının gençliğini minik bir hücrede delirerek tüketmesini umursamayacak kadar bıkmıştı artık kendisinden.
Her şey...her şey kendisinin haberi olmadan planlanmıştı. Doktorlar, hastalar, ablası, hatta o gün o parfüm şişesi bilerek bırakılmıştı oraya...her şeyi kendisinden kurtulmak için yapmışlardı.
Biliyorlardı...işlerin bu raddeye kadar geleceğini biliyorlardı ve tek dertleri kendisini hastaneye tıkıp rahat bir hayat sürmekti...doktorlara özellikle tembihlemiş olmalıydılar.
Herkes onu daha çok o lanet odada tutabilmek için uğraşıyordu çünkü ailesi onlara bunu tembihlemişdi.Ha Neul gerçekliğin farkına varmış olmanın yüküyle duralsadı ve gözlerini duvara kitleyerek ellerini saçlarına geçirdi. Gözünü kırpmaksızın duvara bakıyor düşüncelerinin ortasında saldırılarına karşı savunmaya çalışıyordu kendini.
-Kabul et Ha Neul..terk edildin..
-Herkes düş-...
-DİNLE!!
-Seni öldürecekler...
-Yapayalnızs-...Ha Neul seslerin verdiği acıyla kulaklarını sımsıkı kapatırken gözlerini yumdu ve boğazında hissettiği yumruyu atmak istercesine bağırdı tüm gücüyle.
-"SUSS!!"
Uyuşmaya başlayan elleri yavaşça iki yanına düşerken kana bulanmasını umursamadan beyaz yatağa bıraktı kendini. Nefesleri derinleşirken bütün hastaneyi uykusundan kaldıracağını bilmesine rağmen hıçkırıklarını tutmadı.
-"YETER ARTIK..Biri durdursun şunu...!!"
Kız bilincini panik atağın etkisiyle yitirirken içeri giren hemşirenin farkına varamadan sakinleştirici etkisini göstermişti bile...
Zihni yavaşça bulanırken öfkeden başka bir şey hissedemiyordu ve bunun kendisini yavaş yavaş nasıl bir canavara dönüştürebileceğinin farkında değildi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
p a n i c a t t a c k | {DOYOUNG} nct
Fanfiction"Akıl hastanesinde olduğumuza göre seni deliler gibi sevmemde bir sakınca yok değil mi" 💉🍷💉 Doyoung×Ha Neul