Okula dönüyoruz/Bölüm.2

641 21 6
                                    

Multimedia: Deniz

Cengiz abiyle yol boyunca gittiği modifiye araç sergisinden ve yeni ses sisteminden konuşmuştuk. Ne kadar iğrenç bir sohbet konusu olarak görünsede sonradan sarmaya başlamıştı. Kendimden bir an şüphe etsemde tövbest çekerek servisten inmiştim. " Yıldızlarda kayar durmaz yerinde. Solllar güzelliğin kalmaz yüzünde sensiz can verirrr keeeeen son nefesimde bi yudum su vermeye gelemezmisin gelemezmisiiğn " bahçeye ilerlerken bir yandan da istemsizce ağzıma takılan bu saçma şarkıyı söylüyordum. Sabah bu şekil uyanınca böyle oluyordu tabii. Lanet!! Etrafımdaki yeni yüzlerin şaşkın bakışlarını aldırmadan bahçede ilerledim. Karşıdan gelen Batuhanı görünce 32 diş sırıtmıştım. Batuhan bizim tayfadandı. Geçen sene Muştan gelmişti. 1.70 boylarında hafif esmer sempatik bir çocuktu. " Naber Muşun prensi.!?" Batuhan sırıtarak cevap verdi. " İyidir Beren senden naber.? Tatil yaramış sanki." Bir yandan Batuhanın bu 3 ay içerisinde dahada belirginleşen yüz hatlarını inceliyor bir yandan da yeni yüzlere göz gezdiriyordum. " Hıhım, öyle oldu. Bizden gelen var mı başka..?" Batuhan kafasını sağ tarafa eğerek kaşlarıyla ileriyi işaret etti. "Burak geliyor işte." Arkamı döndüm. Burak bahçeye girmiş yanımıza geliyordu. Burak, 1.70-1.72 boylarında esmerlikle kumrallık arasında kalmış sevimli bir çocuktu. Yanımıza gelerek gülümsedi. Aha.!! Burak'ın telleri çıkmış vallahi. Onunda benim gibi telleri vardı. Hatta birbirimize " Tellilerin kardeşliği" der özel çakışmamızı yapardık. Ama işte, zalim kader.!! Gel gör ki onun telleri çıkmıştı. Kendimi o an yalnız hissettim. Telleri çıkınca çok daha sevimli olmuştu aslında. " Oha kanka teller çıkmış. Hani aynı anda çıkarıyorduk ha!! Hani, nerde 'tellilerin kardeşliği' ha Burak! Nerde kardeşim. " hafif küskün bir edayla koluna vurdum. Burak sevimli gülümsemelerinden birini takınarak "Planlar öyleydi Berenciğim fakat doktor.." Kafasını sola eğip masum kedi bakışları attı. "Şaka yapıyorum..!" Diyip kahkaha attım. Batuhan araya girdi. " Oo burki, hayırlı olsun kardeşim." Ve her zaman ki klasik erkek çakışmaları.
Sınıfa doğru yürümeye başladık. Söve söve çıktığımız 4 kat sonunda sınıfa ulaşmıştık. Tam sıralarımıza yayılmış yazın yaptıklarımızdan konuşuyorduk ki içeri Deniz girdi. Ev-vet, Deniz. Ahh! Sınıfımızın "cool boy" u. Kız düşkünü sersemin teki ama iyi çocuktu. Hafif uzun, koyu kumral saçları be maviye çalan gözleriyle yakışıklı kategorisine girebilecek bir çocuktu. Burak ve Batuhan gibi o da okulumuzun basketbol takımındaydı ve çoğu kızın ilgi odağıydı. " Gençleeer..!! Oo burak, kardeşim naber ya..?" Ve yine o 'cool' çakışma. Birazcık Burak ve Batuhanın tam yazın nasıl bir klima mağazasında uyuyakaldığımı anlatırken beni takmayıp Denize odaklanmalarına birazcıkta yine o 'cool' çakışmayı yapıyor oluşlarına sinirlenerek kollarımı bağlayıp arkama yaslandım. "İyilik kardeşim. Saçları uzatmışsın sanki." Burak söyledikten sonra fark ediyordum, Deniz koyu kumral saçlarını biraz daha uzatmıştı. Bu çocuğa cidden uzun saç yakışıyordu. Deniz göz kırpmakla yetindi. Batuhanla da aynı şekilde selamlaştıktan sonra bana döndü. "Naber bebek.? Tatil nasıldı?" Klasik Deniz di işte. Yavşakşak.! "İyilik Denizciğim, her seneki yaz tatili işte." Sohbet bu şekilde uzayıp giderken Begüm tabiri caizse 'böğürerek'-evet abartmıyorum- sınıfa girmişti. "BEREĞĞNN" Begümün haykırışıyla hepimiz yerimizden sıçramıştık. Ah Begüm... Sınıfımızın hiperaktif kızı. Aslına bakarsanız manyağın tekiydi. Sarı saçları ve yeşil gözleriyle fazia güzel bir kızdı. Dışarıdan ne kadar deli dolu, neşeli görünse de tanımaya başladıkça içten ne kadar duygusal olduğunu anlamanız güç değildi. "BEGÜĞĞM" aynı şekilde haykırarak Begümün üzerine atladım. "Özlemişim seni maymuş.!!" Ev-vet.. Begümün herkese taktığı tuhaf lakapları vardı ve benimki de 'Maymuş' du. Özledim giderme faslını geçtikten sonra sınıfa birkaç kişi daha gelmişti. Halise, Salime-sınıfımızın ikizleri, ama bizim tayfa onları pek sevmez-, Yiğit, Kadir, Tuğba, Ozan... Vs vs vs. Birkaç kişiyle daha selamlaşmıştık. Sınıfa göz gezdirdim. Herkes yavaş yavaş yerlerine geçneye başlamıştı. Deniz, Batuhan ve Burak arkaya oturmuş, Batuhan ve Burak Denizin yazın kaç sevgili değiştirmiş olabileceğiyle ilgili bahse giriyorlardı. Deniz ise onları piç smile atarak izliyordu. Salak. Begüm arkaya geçmiş telefonla uğraşıyordu. Halise ise Salimeye voleybol takım kaptanlığını bu sene kimseye kaptırmayacağını anlatıyordu. Vay anasını hırsa bak. Yiğit ve Tuğba oturmuş bir kitap hakkında konuşuyordu. Ozanla Kadir de pencerenin yanında birşeyler fısıldaşıyorlardı. Bense sap gibi kapının önünde durmuş sınıftakilere bakıyordum. Kimse beni takmıyordu şuan. Bir an acıların çocuğu Beren modumdan çıkıp kollarımı göğüsümün altında birleştirdim. "I'M FOREVER ALONE BİTCHES" bakışlarımı tek tek sınıftakilerin üzerinde gezdirdim. Tam havaya girip meşhur atarlı yürüyüşümle sınıftan çıkıyordum ki.. POOOM..!! Resmen II. Titanic vakası yaşanmıştı. Ben gemi çarptığım kişi ise buzdağıydı resmen. O filmdede ne ağlamıştım be. Alkımla ne zaman hüzünlensek açıp izlerdik. 3 kutu mendil kafadan biterdi. Ahh Leonardo ahh. Neyssssee. Çarptığım kişi herkimse çarpmanın etkisiyle çenesine fena kafa atmıştım. Onunsa dirseği karnıma girmişti resmen. Bu nasıl çarpışmaydı be. Çarpmanın bile bir adabı olmalıydı. Aynı anda ben karnımı, çarptığım kişi-her kimse artık- ise çenesini tutarak geri çekildik. "Ağğ karnığğğm" diye feryatlar koparırken bir yandan da çocuğa sövüyordum. "Ya dikkat etsene, allasen önüne bakmayı öğretmediler mi sana!" Aslında çarpan kişi olarak benim özür dileyip yol almam gerekirdi. Normal şartlarda da öyle yapardım zaten. Fakat öyle ters bir anıma denk gelmişti ki, burda 50 kişi geli benim suçlu olduğum konusunda hem fikir olsa yinede suçumu kabul etmezdim. Net. "Ç-çok özür dilerim. Şey iyi misin peki..?" Ses tonundan belliydi ki bir kıza çarpmamıştım. Ama bir erkek içinde sesi fazla kalın değildi. Çocuğun yüzüne bakma zahmeti göstermeden arkamı dönüp koridorda ilerledim. Bir yandan da hala karnımı tutuyor ve sövmeye devam ediyordum. Çok geçmeden karşıdan gelen Yusufu görmem- "ALKIĞĞĞMM" Alkım daha sesin nerden geldiğini bile anlamadan koşarak boynuna atlamıştım. Daha olanları yeni algılamış olacak ki o da aynı şekilde "BEREĞĞN" diye böğürmüştü. Bu şapşalı çok özlemiştim. 3 ay olmuştu. Ben İzmirde o ise Ankaradaydı. Haliyle hiç görüşememiştik. Alkım benim en yakınımdı. Kardeş gibiydik, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Geri çekilip dikkatlice ona baktım. Yuh, çok zayıflamıştı. Tatilde telefonda konuşuyorduk. Birkaç kez spora başladığından bahsetmişti fakat bu kadar kilo vereceğini tahmin edemezdim.
Alkımla boylarımız hemen hemen aynıydı 1.65-1.68 aradı birşeydik. Bakırımsı turuncu garip bir saç rengi vardı. Biraz daha bronzlaşmış buğday rengi teniyle harika bir uyum içindeydiler. Çok dobra ve deli dolu bir kızdı. Kısacası birbirimizi tamamlıyorduk. "Aşkım bu ne hal!!" Çok daha güzelleşmişsin. Şimdi sana bakan erkeklere yaptığım işgence listemi genişletmem gerekecek, EL İNSAF..!!" Alkım kahkaha attı. "Beren ya alemsin vallahi. Asıl sen kendine bak sarışın. Yüz hatların daha da belirginleşmiş hele elmacıklara bak yaa!" Ev-vet. Bu 'elmacık' olayını daha sonra anlatacağım arkadaşlar. Yusufun yapmacık öksürüğüyle sol tarafıma dönmüştüm. Tabii ya, Alkımı görünce onu tamamen unutmuştum. "Sana da Merhaba Beren" dedi siyah gözlüklerini düzeltirken. Yusuf sınıfımızın en bilgili, genel kültür seviyesin en yüksek çocuğuydu. Bir o kadar da muhalefetti. Beyaz tenli ve siyah saçlıydı, aşırı derecede çekik olan gözleri onu aynı korelilere benzetiyordu. Hatta bir keresinde turist kafilesinde onu kaybetmiştik. Her aklıma geldiğinde gülerim. Siyah kalın çerçeveli gözlükleri ona ayrı bir hava katıyordu. Bakışları resmen " Naber ezik, ben ayaklı kütüphane" diyordu. " Kusura bakma yusuf, alkımı görünce biraz şey oldum da" gözlüklerini tek hamlede düzelterek "Evet, fark ettim." Dedi. Sohbet ederek sınıfa doğru ilerledik. Alkım ve yusufun da geldiğini gören sınıf başımıza toplanmıştı. Kayra ve Selinde biz yokken gelmiş olmalıydı. Birkaç 'nassın eysinli' sorudan sonra herkes yerine geçmişti. Ve Mahfuz hocanın sınıfa girmesiyle 2014-2015 eğitim öğretim yılımız başlamıştı. Şimdiden hepimize geçmiş olsun.

Yok Daha NelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin