Yaşamamız gereken milyonlarca an varken neden düşünelim ki?
--
Aynı gün, ilerleyen vakitler..
Belki de tüm hayatım boyunca, bir şeylerin peşinden koştum. Sürekli yanlış yollara saptım. Yanlış kişilere güvendim. Yaptığım yanlışları tekrarlamayı kesmedim. Akılsız biri oldum her zaman.
Güven benim için, sevgiyle aynı değerdeydi. Birine sana güveniyorum demek, seni seviyorum demekten daha önemliydi hatta.
Mason' a güvenmiştim.
Başlarda Chris' e de güvenmiştim.
Ve bitirici hamle. Devlin' e güvenmiştim.
Yanlış yapmıştım, çok yanlış.
Belki de artık birilerine güvenmeyi bırakmalıydım. Şimdi burada ıslanmış kıyafetlerle tir tir titrerken, düşünebildiğim tek şey yanlış kişilere güvendiğimdi.
Gözlerim acıyordu, yanaklarım, boğazım ve ellerim. Birilerinin iyi niyetine kalmış olmak berbattı. Kaçmayı denememiştim bile. Çünkü biliyordum. Şu an karşıma geçmiş benimle dalga geçip, küfürler savuran herif kaçmayı denediğim an beni öldürürdü.
Ölmek için çok gençtim.
Daha 19 yaşında olan bir kızdan ne bekliyordunuz ki? Ben yeterince aşağılanmaya devam ederken yine bu hale nasıl düştüğümü sorguladım. Bir şeylerin ters gittiğinden emin olmama rağmen eve girmekten vazgeçmemiştim. Neden ben, diyebilecek kadar bile inanmıyordum artık Tanrıya.
Ben Elise Rosey. İntikam oyununun piyonu. Oynatılan kukla. Torbacı bir aşağılık. Eğer hala bir şansım varsa burdan kurtulmak için, bunun Tanrı sayesinde olmayacağından emindim.
Hah, bu arada beni kaçıran kişiye gelirsek. Bu oyunda bir Mason' ın elindeydim. Bir Chris'in. Sıranın Chris' e gelmemesini umuyordum. Ta ki yanıldığım ortaya çıkana kadar.
--
Ertesi gün uyandığımda beklediğim manzara daha çok sarmaş dolaş olduğumuz bir görüntüydü. Oysa ki ne kadar ters insanlar olduğumuz apaçık belliydi şu an. İkimizde deli gibi yayılmıştık ama yine de birbirimize değen tek bir noktamız bile yoktu. Ve ayrıca tüm örtüyü de üzerine çekmişti pislik. Ne hoş?!
Neyse diğer bir konu yastığımın üzerine akıttığı salyalarıydı ki, bu halini twittera atıp onu rezil etme isteğine karşı koymam gerekmişti.
Bunların haricinde gayet normaldik. Yanından kalktıktan sonra, Devlin'i uyandırma gereği bile duymadan giyecek bir şeyler alıp banyoya yöneldim. Duş keyfim kısa sürmüştü. Giyindikten sonra kahvaltı hazırlamakla uğraşmayarak televizyon başına geçmiştim tabi.
Bir kaç saat bu şekilde benim oyalanma çabalarımla geçerken kahvaltı niyetine yediğim elma çöpünü kemiriyordum. Devlin uyandığında saat nerdeyse altıya geliyordu. Evet doğru duydunuz, akşam altı.
"Günaydın huysuz. " Uyku semesi çıkan sesine karşın gülümsedim.
"Günaydın Devlin hazretleri. " derken televizyonu kapatmıştım. " Neyse, hadi ben kaçtım. Barda çalışmam gerekiyor. " diye devam ederek söylemek üzere olduğu cümlelerin önüne geçmiş oldum tabi bu arada.
![](https://img.wattpad.com/cover/30918512-288-k818179.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜKENMİŞ (askida)
General FictionLaf kalabalığına gerek yok. Doğduk, yaşıyoruz ve öleceğiz... Ben Elise Rosey. Okuyacaklarınız da benim bir intikam oyununda nasıl yok olacağımın kanıtları.