4.

73 6 1
                                    

Aslında fazla hızlı ilerlemek istemesem de dayanamadım. İyi okumalar :)) 

Yaklaşık 3 saattir lanet içki isimleriyle cebelleşiyordum ve Alec denen pisliğin kesinlikle yardımı yoktu. Hatta bilmediğim bir nedenden ötürü olabildiğince kabaydı kendileri. Artık dayanma sınırlarını geçmeme ramak kalmıştı ama 10' a kadar sayıp derin nefesler almakla uğraşıyordum.

"Masa 2 ye, 5 tekila shot. Hadi kaldır kıçını ve biraz iş yap. " Ve yine yapmıştı deli adam. Her ne kadar ilk başta iyi anlaşabileceğimizi düşünmüşsemde buraya kadardı. Tekrar derin bir nefes aldım ve dediğini olabildiğince hızlı yaptım.

Geri döndüğümde yanıma orada çalışan garsonlardan biri olan Eric gelmişti.

O suratında ki büyük gülümsemeyi yumruğumla dağıtmayı düşündüm çünkü resmen eğleniyordu piç kurusu.

"Ahh, hadi ama Elise sadece tadını çıkar. İlk bir kaç gün Alec'in huysuzlukları olmadan çalışmaya başlayamazsın. Bu bir gelenek. "

Kahkahalarla süslenmiş cümlesine sadece kaşlarımı çatarak cevap verdim. Benle uğraşmadan çekip gider diye umuyordum sadece. Ama tabiiki olmadı.

"Beni bu bakışlarla korkutamazsın ufaklık. " diyerek sırıttı ve sıkıca kavradı yanaklarımı. Ve işte hep olan şey olmak üzereydi. Elma şekeri yanaklara sahip olmak başa belaydı. 

"Off, çek ellerini Eric. Avuçlarım kaşınıyor sayende. " derken sırıtan bendim bu sefer.

"Tamam, tamam zaten Alec geliyor. Kaçtım ben." 

O yanımdan gider gitmez Alec gelip bir güzel ayar çekmişti bana ve sonra bulaşıkları yıkamam için tezgahın arkasını işaret etmişti. Sanırım bulaşık yıkamak kesinlikle daha iyi bir işti. En azından artık başımda durmuyordu manyak herif. 

Ta ki bu rahatlığım izlenilme hissiyle bölünene kadar. Başımı kaldırdım. Ve işte ordaydı. Lacivert gözlü, toprak kokulu, güzel adam. Derin bir nefes daha çektim. Hızlı adımlarla yanıma geldiğinde hafifçe başımı eğerek bulaşıkların çekici yanlarına aklımı vermeye çalıştım. Bilin bakalım ne oldu tabii ki aklım hala o gözleri önüme getiriyordu.

Lanet olsun.

"Alecle konuştum. "

Aha sıçtın Elise dedim hemen.

"İşe devam edebilmen için onay verdi. Sadece Eric ve seni uzak tutmam gerektiğini söyledi. " diyerek koyulaşmış hareleriyle bana odaklandı. Siktir be Alec sen cidden pislik herifin tekisin. Eric ve ben sanırım olamayacak çiftler sırasında 1 numarayı iple çekerdik. Vay be.

"ıhm. Cidden Alec sana bunu mu söyledi? Ahh, inanamıyorum. Bak patron, bunu sadece bir kere söylemek istiyorum. Şu an ki öncelik sıram kesinlikle para kazanmak, para kazanmak ve para kazanmak. Ha birde yatacak yer bulmak, bir de ahh tamam bu kadar. Yani listem bu kadar. O yüzden güven bana. " dediğimde o güzel gözlerini kıssa da başını hafifçe salladı. 

"Üst katta ki daireyi sana ayarlayabilirim sanırım. " diye mırıldandığı an teşekkür etmeye başlamıştım bile. Sonra nasıl oldu bilmiyorum ama ortamın havası kesinlikle değişti. İçim ürperdi. Yine. Kalp atışlarım hızlandı. Nefesim kesildi. Sadece ona bakarak bunun nasıl olduğunu bilmiyorum ama tüm bunlar kanımı dondurdu. Gözleri gittikçe koyulaşırken birbirimize bu kadar yakın olduğumuzu nasıl anlayamadığımı düşünüyordum.

"Düşünme. Sadece düşünme "diyen patronuma daha da sokulmuştum. Nasıl bir kızsın sen diyen iç sesimde olmasa oracıkta dudaklarıyla buluşurdum. Ama bir tarafım hep soğuktu ve o tarafa ulaşabilen birinin olmaması irademi yerine getirdi. Geri çekildim. 

"Ahh, ıhm. Ben de, şey, yani gitsem mi? " Saçmalıklarım kulağa hoş gelmese de güzel gözlü adam o koyu harelerini benden uzaklaştırmadı. Açtığım bir kaç adımlık mesafeyi anında kapattı ve dudaklarını şakaklarımla buluşturdu. Bunda ne var diyebilmeyi istedim ama engel olan bir yumru yerleşti boğazıma. Koyduğum tuğlalara çarpan bu öpücük çoktan alarmları öttürmeye başlamıştı. 

Siktir. Kahretsin. Siktir.Çifte kahretsin.

Geri çekilebilmeyi istedim, öyle çok istedim ki vücudum kaskatı kesildi. Sonra o lanet dudaklar yanaklarıma indi. Oradan alnıma çıktı ve derin bir nefes çekti. Göğsü göğsümle çarptı ve bir lanet daha okudum. Çekil be adam. Çek o güzel bedenini üzerimden. Alarmlar ötmeye devam ediyordu. Tuğlalara çarpmaya devam ediyordu günahkar dudaklar. Kes şunu demek istedim. 

"Her şeyi öğrenmek istiyorum." Ne zaman kapadığımı bilmediğim gözlerimi açtığımda karşımda o toprak kokusunun merkezi vardı. Söylediği cümle zaten kitlenmiş olan bedenimi germeye devam ederken bir nefes daha çekti ciğerlerine ve mırıldandı kulağıma doğru. 

"Yakında..."

Geri çekildiğinde ve arkasına bile bakmadan çıkıp gittiğinde hala nefes alamıyordum. Eh be adam öğrensen sanki yanımda kalmaya tahammül edebilecekmişsin gibi ne de kolay söyledin öğrenmek istediğini. Her şeyi kendime bile itiraf edememişken ben, bir de sana ne söyleyebilirim ki. Titrek soluklarımla yere çöktüm. Kalın duvarlarım olduğunu sanardım, yaşadıklarımın beni daha da güçlendirdiğini düşünürdüm. Bu kadar mı dayanıksızdı duvarlarım.

Ellerimi saçlarımdan geçirirken şakaklarımdan süzülen terleri de sertçe sildim. Şu an, tam da şu an kendimi pataklamak istedim. Tabi sonra hep yaptığım gibi tüm sinirimi, karşımdaki duvarı tekmeleyerek ve yumruklar atarak hafiflettim. Harika değil mi? Hissettiğim acının tuğlalarıma etki etmesini sabırla bekledim. 

Kendime geldikten sonra işlerime dönmüştüm. Saat sabahın 5 ine gelirken Alec sonunda çıkabileceğimi Christopher'ın beni odasında beklediğini söylemişti. Ölümüne küfredebilir miydim lütfen? 

Üst katta ki odaya geldiğimde derin nefesler alıyordum. Elaya dönük yeşillerimin daha da karardığından emindim. Kapıyı tıklatmak için elimi kaldırdığım an kapı açılmıştı. Ve ben karşımda ki patronuma kocaman gözlerle bakıyordum. Oysa bu halime sırıtmakla yetinmişti.

"Bende ne zaman içeri girmeyi düşünüyor bu kız diyordum. " Kaşlarımı kaldırdım ve hemen tekrar eski ifadesizliğime büründüm. 

"Evet patron.? " diye söylendim huysuzca ama o bunun yerine gülümsemeyi kesmeyip konuşmaya devam etti.

"Chris desen yeterli. Hem zaten seni çağırmamın nedeni kalacağın yeri göstermek. Sana bir kaç kıyafet getirttim ayrıca. " 

Tüm bunları gülerek söylemesine iyice gıcık olmuştum, ne vardı bu kadar sırıtacak?! 

"Gidebilir miyiz o halde? " desemde bana yaklaştığı an paniklemiştim bile. 

"Hey, korkmana gerek yok aslında tam olarak arkanda kalan oda senin artık."

Arkama döndükten sonra anahtarı üzerinde olan kapıyı açtım ve içeriye şöyle bir göz attım. Stüdyo tarzı rahat bir yerdi ve kesinlikle olabildiğine rahattı. Vay be. Ben açlıktan öleceğimi düşünürken, şu an kesinlikle cenneti yaşıyordum.

"Teşekkürler patro-ıhm Chris sana minnettarım. " mırıldansam da o buna aldırmamayı seçip gülümsedi. Bir garip bakmıştı ismini söylediğimde. Neyse buna kafa yormayacağım. Aferin Elise, aynen böyle devam.

"İyi geceler Elise" diyerek selam verdi ve hafif gülümsemesiyle gözden kayboldu.

Bense arkasından bakmaya devam ediyordum. 

"İyi geceler Christopher " dedim sessizce ve küçük evime adım attım.

TÜKENMİŞ (askida)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin