İyi okumalar :) Media Devlin
Dokunduğum her şey gibi ellerimden kayıverdi, geriye sadece kokusu kaldı.
Bununla birlikte, bugün içinde sattığım 10. paketti. Kendimi görüyordum hepsinde. O paraları karşımdaki torbacının eline tıkıştırırken yaşadığım adrenalin kokusu doluyor burnuma. Her hatırladığım anının üstüne diktiğim bira da tükenmek üzere. İçimde ufak bir sızı var. Vermek istemiyorum kimseye bu zehiri. Belki de bu onları son görüşüm. Kafayı çekerken aşırı dozdan ölebilecek insanlar bunlar.
Ölüm kokuyor hepsi. Ölüm satıyorum ben. Yavaş yavaş öldürüyorum. Ufaktan da olsa katil yine benim. Bu aralar alışkanlık haline getirdiğim mesele oldu artık. Yanıma gelip giden 11. kişi işte karşımdaki. Gözlerine takılıyorum. Sarı saçları dağılmış, gözünün feri uçup gitmiş.
"O sen misin? " Bugün duyduğum 11. cümle. Ben de alışkanlık haline getirdiğim gibi başımı sallıyorum.
"Üçle " Parola bu. Barmene söylediği kelimeyle çocuğa yanaşıyorum.
"Önce bira. " Söylediğimin anlamı basit. Önce para.
Çocukta bana yanaşıyor ve ellerini şortumun üzerinde gezdiriyor, sonra yavaşça yukarı çıkıyor. Kapşonlumun ceplerine kayıyor eli. Parayı bırakıp bekliyor. Bu sefer ben yapıyorum aynılarını, yüzümde sahte bir gülümseme. Sözde zevk alıyorum. Paketi bırakarak oyalanıyorum. Ve son hamle.
"Umarım viski değildir. " Çocuk başını sallıyor. Tehdit edildi şu an. Hem de benim tarafımdan. Ne komik ama? Para eksikse olacakları hatırlattım sadece biraz önce. İşte bu kadar. Önceki 10 kişiyle olanların aynısı.
Çocuk uzaklaştığında önümdeki birayı da bitiriyorum ya zaten.
--
B' ye döner dönmez alışkanlık haline geldiği üzere Chris'in yanına çıkmıştım. Topladığım paraları teslim edecektim. Yine gergin bir an. Vücudum o kadar kasılıyordu ki yanında rahat bir nefes bile alamıyordum içime.
Kapı açık olunca tereddütsüz içeri girdim.
"Bugün erken çıkmışsın? "
"Tüm hakkımı sattım. " mırıldanmak daha kolaydı.
"İyi. Paralar tam mı? Yamuk yapan yoktur umarım. " Başımı iki yana salladım.
"Saydım. Sorun yok. Hem zaten dediğin gibi yanımdaki devciklere işaret vermem yeterli. " Hafifçe gülünce onu eğlendirdiğimi anladım. Of, kendimi öldürecektim bir gün.
"Neyse, hadi git. " Tekrar ciddileşmesi uzun sürmedi. Aramızdaki soğuk savaş bitmek bilmiyordu. Paraların hepsini masaya bıraktığımdan emin olunca hiçbir şey demeden kapıya yöneldim.
"Neden yaptın? " Kısık sesle sorduğu soruyla duraksadım. Bu soruyu sanırım milyon kez duymuştum. Alec, Eric ve şimdi de Chris.
Ona dönmeden omuz silktim.
"Umrunda olduğunu sanmıyorum. " diye söylendikten sonra konuşmasına izin vermeden kapıdan çıktım. Kendi odamın kapısını hızla açtıktan sonra nefes alabildim ancak. Sırtım soğuk yüzeye sabitlenmişken soluklarımı düzene sokmayı başardım.
Bu soruyu sormalarını istemiyordum artık. Cevabım olmadığı görmüyorlar mıydı? Cevaplamadım. Hiçbirinin sorduğu soruyu cevaplamadığım halde bu ısrar niyeydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜKENMİŞ (askida)
General FictionLaf kalabalığına gerek yok. Doğduk, yaşıyoruz ve öleceğiz... Ben Elise Rosey. Okuyacaklarınız da benim bir intikam oyununda nasıl yok olacağımın kanıtları.