Arkadaşlar eğer beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayın lütfen. İyi okumalar :))
Hayat hiç bir zaman adil değil. Yaşadıklarımız, yaşayacaklarımız ya da yaşayacağımızı düşündüğümüz tüm olaylar bir küçük kıvılcıma bağlı. Her hareketimiz bu küçük olaylar silsilesine dayanıyor ve elimizden gelen tek şey oturup izlemek.
Bazen olayların içine girmek istiyorum. Sadece izleyici olarak kalmak istemiyorum. Kontrol istiyorum. Üzerinde hakimiyet kurabileceğim bir şeyler.
Aslına bakılırsa doğumum bile anlamsızken hayatımın ne anlamı olabilir ki. Ben abimin yaşaması için ortaya çıkan bir yaşamdan ibaretken benden ne beklenirdi ki.
Benden beklenmeyeni yaptım. Kaçtım. Kurtulmak için tek şansım vardı ve ben bunu kullandım.
Şimdi girdiğim küçük daire içinde gözüme kestirdiğim bu koltukta uzanmış bir şekilde dururken düşünebildiğim tek şeyin geçmişim olması çok garipti. Onlardan uzaktayken aklımda bunların dolanması nasıl mantıklı olabilir Tanrı aşkına. Ben bu kadar çok düşünürken beynimin patlamaması bir mucizeydi hatta.
Kendime sövme işleminden sonra hafifçe nefeslenerek banyoya adımladım. Ağlamak isterdim. Ağlayabilmek. Hayatımda rahatlamayı bu kadar arzu ettiğim sayılı anlardan birini yaşarken ciğerlerime bir nefes daha doldurdum.
Belki de burdan da gitmeliydim. Kötü şeyler olacaktı bunu biliyordum. Her zaman olurdu. Ama sadece toprak kokulu güzel adamın gözümü korkutmasını kabullenemiyordum. Tuğlalarımın sarsılışı aklıma geldikçe kasılıyorken nasıl olur da korkmazdım.
Ah, Chris sen nasıl bir adamsın?
Hızlı bir duş sonrası dolapta bulduğum kıyafetleri üzerime geçirdim. Çok fazla şey yoktu. Birkaç pijama takımı, iç çamaşırı,pantolon ve kazak. Bir sırt çantasını anca doldururdu. Kendi kendime gülümsedim. Zaten tüm hayatım boyunca sahip olduğum kıyafetler, orta boyda bir bavulu bile doldurmazdı. Komik dedim sonra kendime. Bir adam sayesinde hayatımın değişmesi. Feministtim ben. Gururluydum. Böylece kabul etmemeliydim bu yapılanları.
Cidden kızım, cidden bu kadar mıydı karakterinden ödün vermen?
Lanet olsun. Ben bu kadardım.
Bir söz vermeliydim sanırım. Patrondan uzak durup, sadece hayatımı düzene sokacaktım ve sonra siktir olup gidecektim kendi yoluma. Aşk yok. Bağlılık yok. Duygu yok. Bu kadar basit olmalıydı.
Tüm bunları düşünürken, örtünün altına girmiştim bile. Gözlerimi kapatırken hafifçe saçlarımla oynadım. Annem yapmazdı bunu, abim ya da babamda yapmazdı. Ben kendi kendimi sakinleştirirdim. Deli gibiydim. Kendi kendime yetebilmek için çektiklerim göz önüne alındığında aklımı kaybetmem normaldi.
Off neyse, kes düşünmeyi Elise. Hayal et. Mutlusun. Özgürsün. Güçlüsün.
--
Gözlerimi açmamı sağlayan şey belli aralıklarla tıklanan kapıydı. Of, saat daha sabahın 9 uydu ve ben yattığımda zaten 6 olmuştu bile.
Sinirle söylenip toparlanarak kapıya yöneldim. Ve kapıyı açmamla gözlerimin şaşkınlıkla genişlemesi bir oldu.
"Alec? " derken sesimin huysuzca çıkmasına engel olamamıştım. Neyse şansına küs Alec. Ben uykumu alamadıysam tam bir cadıyım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜKENMİŞ (askida)
Fiksi UmumLaf kalabalığına gerek yok. Doğduk, yaşıyoruz ve öleceğiz... Ben Elise Rosey. Okuyacaklarınız da benim bir intikam oyununda nasıl yok olacağımın kanıtları.