Ölmekten korkmuyorum. Sorun, karanlık ya da soğuk değil.
Sadece, ben toprak altındayken, insanların, sanki ben hiç varolmamışım gibi kaldıkları yerden devam edecek olmaları, dehşete düşürüyor beni.
--
Yanlarından uzaklaşmam o an için yaptığım en mantıklı hareketti. Tabi bu ani çıkışımın sonuçları çabucak ortaya çıkmıştı. Öncelikle Devlin'den habersiz elime telefon bile geçmiyordu. Anlayacağınız hapis hayatımın başka bir evresine geçmiş bulunmaktaydım.
Kimseyle konuşmuyordum. Devlinle bile. Hatta konuşma çabalarını gözardı ederek baygın bakışlarımla canından bezmesini amaçlıyordum. İlk birkaç gün çok hevesliydi. En azından konuşmam onun için bir amaç haline gelmişti. Her an kışkırtma çabalarına dur durak bilmeden devam ederken sinirimi bir krizle atmamı beklemişti. Bense çabalarını sonuçsuz bıraktım. Konuşmadan sadece boş bakışlarla atlatıyordum günlerimi.
İşlerim son hızla devam ediyordu. Barda şarkı söylüyor hemen arkasından uyuşturucu satışlarını hallediyordum. Devlin'in dediğine göre şimdilik sessiz kalacaktım. Son hamlenin benimle alakalı olduğunu anlatmıştı. Pek dinleyemesem de beni ilgilendiren kısımlar açıktı.
Dikkat çekme.
Güvenlerini kazan.
Yapmam gerekenler oldukça basit olsa da bu iki kardeşin -üvey de olsalar- canımı yeterince yaktığını aklımdan atamıyordum. Başıma yastığa koyduğum her an söylediği cümleler kulaklarımda çınlıyordu. Kontrolün duygusuz tarafımda olması daha ilk defa işe yarıyordu. Etrafa yaydığım soğuk elektrik sayesinde yanıma yaklaşan olmuyordu. Benimle göz göze gelmek istemiyordu hiç kimse. Eric bile bana bakmaktan kaçınıyordu. Şu ana kadar benden sözünü sakınmayan Alec de aynı durumdaydı.
Chris'e gelirsek, yokluğunun tadını çıkarıyordum. Suç onda olmasa da kardeşine karşı duyduğum öfke gözümü oldukça karartıyordu.
Tüm kontrolünü yitirmişti benliğim. Gözüm sürekli elleri, ayakları, ağzı bağlı kız çocuğuna takılıyordu. Gözlerinden yaş gelmiyordu en azından. Kuru hıçkırıkları beynimde yankılansa da umursamak zordu artık. Kalbim de onarılmaksızın kararıyordu. Her an cinnet geçirecekmiş gibi hissetmekte yardımcı olmuyordu. Zihnim sürekli geçmişe yolculuk yaparken Mason'ın yapmacık tavırlarını nasıl farketmediğimi düşünüyordum.
Gözümü kör etmişti. Gözümü kör eden şey ne aşk, ne de sevgiydi; ilgiydi.
Hayatı boyunca ilgi yüzü görmeyen birinin kandırılması bu kadar kolaydı işte. Kendimden utanmam hiçbir şeyi çözmüyordu üstelik.
Devlin sürekli konuşuyor, zihnimin derinliklerindeki kız zırıldıyor, düşüncelerim birbirleriyle çarpışıyordu. Kaos tam da burdaydı, zihnimin derinliklerinde.
Engel olamadığım şekilde çığırdım sonunda. Şu iki hafta boyunca sessizliğimi bozmadığım halde dayanma noktasını geçmiştim.
Devlin'in sesi kesidi, kız zırıldamayı bıraktı, bir an içinde olsa düşünceler duraksadı. O an yaşadığım sükunetin ölümümle kalıcılığını sağlayacağı fikri, zihnime çaktı sonrasında.
Öyle olmalıydı. Ölümü seçmem kolay olmalıydı. Ama ne yazıktır ki ben korkağın tekiydim. Kendimi en basit bir yolla ölüme sürüklemek bile dehşet vericiydi. Belki de kiralık bir katile ihtiyacım vardı sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜKENMİŞ (askida)
Fiksi UmumLaf kalabalığına gerek yok. Doğduk, yaşıyoruz ve öleceğiz... Ben Elise Rosey. Okuyacaklarınız da benim bir intikam oyununda nasıl yok olacağımın kanıtları.