Beni tanıdın mı?

15 3 16
                                    

Ben dahil herkes Yoongi'ye bakmaya devam ediyorken onun gözlerinin hala benim üstümde olması istemesem bile beni geriyordu. Daha fazla içmediğim için içten içe kendime söverken masanın üzerindeki ellerimi bacaklarımın üzerine indirip birbirine kenetledim. Ne kadar gerilmiş olursam olayım dışarıdan bunu belli etmediğime emindim. Üstelik gözlerim hala Yoongi'nin üzerindeydi, söyleyeceği şeyi herkes gibi ben de bekliyordum. Sonunda gözlerini benim üzerimden çekip tek tek diğerlerinde dolaştırdıktan sonra elindeki kartı açtı.

"Seçeceğiniz bir kişi." dedi. Bu kelimeler istemsizce içimi rahatlatmıştı. Ortamda benden daha yakın olduğu kişiler olduğu için beni seçmeyeceğine neredeyse emindim. Hiçbir sebebi yoktu. Yoongi devamını getiremeden hemen yanındaki Hoseok hyung lafa atladı.

"Seçtiği bir kişi oyun bitene kadar Yoongi'nin kucağında oturmalıymış."

Pekala, artık beni seçmeyeceğine kesinlikle emin olmuştum. Daha saatler önce tanıştığı bir insanın saatlerce kucağında oturmasını isteyeceğini sanmıyordum. Birkaç saniye sonra herkesten şanslı olduğuna dair söylenmeler yükselirken kıkırdadım. Ortamda sevdiği biri varsa kesinlikle şanslıydı, diğerlerine katılıyordum.

"Jimin." dedi Yoongi. Gözlerim masanın üzerindeki açık olan karttayken Yoongi'ye doğru çıkardım. Anlamamış bir şekilde bakıyordum. Bıkmış bir şekilde nefes verip gözlerini devirdi. "Seçtiğim kişi" dedi başıyla beni işaret ederken. "Sensin Jimin."

Hafifçe yutkunurken içimden sadece daha normal bir oyun bulamadığı için Jin hyunga sövmekle meşguldüm. Kaderine razı olmuş gibi pes ederek ayağa kalktığımda Yoongi bunu bekliyormuş gibi sandalyesini hafifçe geriye doğru çekip bana yer açtı. Kucağına yan dönerek oturduktan sonra omzuna tutunup yerleştim. Gözlerim direkt masaya dönerken devam edelim dercesine elimi kaldırmıştım. Kesinlikle utanmıyordum, sadece sebepsizce beni geriyordu. Soğuk göründüğünden olsa gerek gerçekten geriliyordum ve belli etmemek için üstün bir çaba sarf etmem gerekiyordu. Gözlerim Jin hyunga gittiğinde göz kırpmış, dudaklarından anladığım kadarıyla keyfini çıkar demişti. Onun bu haline gülerken hissettiğim gerginliğin vakit geçtikçe beni rahat bırakacağını anlamıştım.

Oyun yeniden devam ettiğinde oyuna odaklandım. Gittikçe eğlenceli bir hale geldiğini düşünmeye başlamıştım. Çünkü oyunun devamında Jin hyung twerk yapmak zorunda kalmış, Hoseok hyung ise ayna da kendiyle öpüştürülmek zorunda bırakılmıştı. Ben ise kucağında olduğum Yoongi'yi tamamen unutmuş oyuna kendimi iyice kaptırmıştım.

Şimdi ise en düşük sayıyı atan Jungkook'tu. Gözlerimi ona yöneltirken o rahatlıkla bir kart çekti ve kartı okuduktan sonra yüzüne memnun bir gülümseme yayıldı.

"Kookie?" dedim, kendimi kaptırmanın verdiği rahatlıkla ve heyecanla olduğum yerde kıpırdandım. "Bu gülüş iyi bir gülüş değil, ne yazıyor?"

Saniyeler içinde belimin iki yanında hissettiğim ellerle nefesimi tuttum. Belimdeki eller heyecanlanıp sorduğum soruyu bile unuttururken belli etmemek adına hafifçe boğazımı temizledim. Sonrasında elleri belime baskı yaparak belirgin bir şekilde sıktı. Tepki vermemek için üstün bir çaba sarf ediyordum. Elleri hala aynı şekilde durmaya devam ediyorken sadece benim duyabileceğim bir şekilde "Jimin." dedi. Görmezden gelip Jungkook'a ve dudaklarından dökülen sözcüklere odaklanmaya çalışsam bile başarılı olamadım. Birkaç saniye sonra Yoongi'nin nefesini kulağımda hissettim.

"Jimin." dedi yeniden. Belimde hissettiğim baskı gittikçe artıyordu. "Kıpırdama, sadece olduğun yerde sakince otur."

Başımı belli belirsiz sallarken görüp görmemesini umursamadım. Ayık bir halde olsaydım yanlış anladığı için kendimi ifade etmek için çabalardım. Çakır keyif oluşum umursamama isteğimi bastırıyordu. Hatta belki de bilerek yapma isteğimi?

zero o'clock | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin