10

29 5 0
                                    

Şömineden gelen sıcaklık küçük bir rahatlamadan daha çok mayışma hissi veriyordu ve bulunduğum yere sinip uyumak istiyordum. Kapanmaya başlayan göz kapaklarıma direnmedim ve koltuğa biraz daha yayıldım. 

"Ariadne" dedi uykumu bölen bir ses. Şuan o kadar iyi hissediyordum ki rahatsız edilmek en son istediğim şeydi. 

Bir kez daha ismimin seslenildiğini duymuştum fakat tepki vermiyordum. Zaten daha sonra da sesler kesilmişti.

Gecenin bir yarısı uyandığımda soğuk hava bir düşman gibi sarmıştı bedenimi. Üzerimdeki battaniyeye biraz daha sarıldım ve sönmüş şöminenin közlerinden aydınladığı kadarıyla etrafa baktım. Salonda David'in uyuduğu koltukta uyuya kalmıştım ve ortalıkta kimse görünmüyordu. Oturur pozisyona geçtim ve Sehpanın üzerindeki mumu yakıp etrafa baktım. 

David şöminenin yanındaki tekli koltukta ayaklarını sehpaya uzatmış uyuyordu. Mumu sehpaya bıraktım ve üzerime örttüğü battaniyeyi sessizce yaklaşıp üzerine örttüm. Biliyordum, en ufak sese uyanırdı ve gecenin bu vakti uykusuz kalmasını istemiyordum.

Mumu yanıma alarak sessizce üst kattaki odama çıktım. Son bahara girmemizle geceleri soğuk olmaya başlamıştı ve odamdaki şömineyi yakamayacak kadar üşengeç hissediyordum. 

Kendimi yorganın içine attım ve gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.

Lanet olası uyku, nereye gitmişti gecenin bu saatinde?

Uyuma eğilimlerim işe yaramayınca sol tarafıma döndüm ve pencereden vuran ay ışığının aydınlattığı Raġel Skiet'ın resmine baktım. Nasıl da parlıyordu okyanus gözleri. Sanki boğulmaya davet ediyordu.

Hoş, boğulacağımı bilsem çıkmazdım o okyanuslardan.

Birkaç ay sonra bir yıl olacaktı bizi terk edeli. Bunu söyleyen herkese kızıyordum. Kendime bile fakat insan kendini kandıramıyordu. 

Eskiden ona o kadar kızıyordum ki sonra kızgınlığımda yerini anlayışa bırakıyordu. Şu an bir çok şeyi öğrenmeye başladıkça ona hak vermekten başka çarem olmadığını anlıyordum. Tanrı biliyor, daha neler vardır benim bilmediğim acaba.

Oflayarak yataktan kalktım ve yorganı kafama kadar çekip yatağın tahta başlığına yaslandım. Üzerimde hala gündüz giydiğim pudra kadife elbisem vardı. Yataktan kalkıp dolabı açıp dürülü pijamamı aldım ve üzerime giydim. Ayak bileklerimin bir karış üzerinde olan beyaz pamuk geceliğim için bu havalarda Raġel Skiet'e binlerce kez teşekkür ediyordum. Boynu V yaka dantel işlemeliydi ve etek kısmında da bir sıra aynı desenden dantel vardı. Kol bileklerime kadar düz iniyordu ve bileklerimde İspanyol kesim aynı desende danteller vardı. 

Yorganın içine tekrar girip yeniden uyumaya çalışmıştım fakat işe yaramıyordu. Bu gece uyuyamayacaktım belli olmuştu.

Üzerime battaniyemi alıp pencerenin pervazına yaslandım ve gecenin karanlığında rüzgarla dans eden ağaçları izledim. Ay ışığı okyanusun üzerini aydınlatıyordu. Birden içim ürperdi. Raġel Skiet ne kadar sevse de gemici olmayı bu havada hatta bazen fırtınanın ortasında gemide olmayı asla istemezdim. Aklıma Striva gelince onlar için tanrıya dua ettim.

Ve bir de Striva'ya yazmam gereken mektup vardı. 

Sakin bir ortam olmasını beklemiştim fakat şuan en uygun ortam olabilirdi. Malum gece daha çok uzundu.

Sessizce odamdan çıkıp Raġel Skiet'ın odasına gittim ve çalışma masasının üzerinde duran boş kağıtlardan birkaç tane ve bir tane de kalem alıp battaniyeme iyice sarılarak aşağıya indim.

Boreas AdasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin