13

22 5 0
                                    

Şöminenin ateşi yavaş yavaş sönerken salondaki tek ses şömineden ara sıra çıkan közlerin sesi ve David'in nefes alış verişleriydi.

Papağan Teria'nın öldürülmesinin üzerinden sadece birkaç saat geçmişti ve benim gözüme uyku girmeye dursun aklımdan bir kez bile uyumak fikri geçmezken Komutan David'in umursamazlık seviyesine şaşırıyordum.

David tekrar derin bir nefes alıp koltukta arkasına dönmüştü ki yaralı elinin üzerine yatmış olmalı ki inleyerek gözlerini araladı. Yerimden hareket etmeden onu izledim. Şöminenin sönmeye yüz tutmuş ateşi arasında beni görmemiş olmalıydı ki geri uyudu. Kırkkilit otu çayımı yudumlayarak pencereden dışarıyı izledim.

Olanlarla ve olacaklarla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum.

Güçlü bir önder gibi halkıma yol göstermem gerektiğini biliyordum, umursamazlık bizi sadece kaosa sürüklerdi.

Yarın papağan Teria'nın öldürüldüğünü öğrenen dostlarımız korkmaya başlayacaktı ve benim en büyük korkum, korkularıyla hareket edip mantıksız davranmalarıydı.

Çalıların arasından Bilge tosbağa çıkıp köşke yaklaşınca koltuğun üzerindeki battaniyeyi geceliğimin üzerine sıkıca örttüm ve sessiz adımlarla köşkden çıktım.

Bilge tosbağa bana acı dolu bir gülümseme ile baktı. "Uyumayacağını biliyordum Ariadne." dedi.

Köşkün kapısını arkamdan sessizce kapattım ve verandanın merdivenine oturup Bilge tosbağaya yaklaştım.

"Gömdünüz mü onu?" diye sorarken bakışlarım yerdeydi.

"Evet." dedi.

Dizlerimi kendime çektim ve kırkkilit otu çayımdan bir yudum daha alıp başımı gökyüzüne çevirdim. Bulutlar ayın üzerini örtüyordu ve sisli bir hava vardı. Gökyüzü olacakları hissetmiş olmalı diye düşündüm. Masum bir cana kıyılmıştı bu gece ve ne yıldızlar ne de ay dans etmiyordu gökyüzünde. 

Birazdan yağmur yağsa hiç şaşırmazdım.

"Kendini perişan ettin Ariadne." dedi Bilge tosbağa üzgün bir sesle.

Haklıydı. Perişan olmuştum. Kayıp vermek bedenime işkence çektiriyordu.

Dostlarımı, ailemin bir parçasını kaybetmek canımı yakıyordu.

Bir yıl önce yüreğime düşen korla mücadele etmeye çalışmıştım. Gözyaşlarım sel olup bu adayı sular altında bırakabilirdi. Bundan hiçbir şüphem yoktu fakat bunun doğru olmadığını kendime tekrar ederek ayakta kalmıştım. 

Kayıp vermek, sadece yeni yara açmıyordu yüreğimde. Henüz kapatamamış olduğum yarayı da deşip daha çok kanamasını salıyordu.

Bu acıya dayanmak oldukça zordu.

"Çok canı yanmış mıdır bilge tosbağa?" diye sordum. Sesini çıkartmadı.Onu öyle ormanın ortasında kanlar içinde gören herkes canının ne kadar yandığını, bir suçlu gibi işkence çekerek öldürüldüğünü tahmin etmekte hiç de zorlanmazdı.

"Güçlü durmalısın Ariadne." dedi Bilge tosbağa. "Raġel Skiet burada olsaydı seni üzgün görmek istemezdi." dedi.

Gülümsedim. "Raġel Skiet beni üzgün görmek istemiyor olsaydı gitmezdi." dedim.

Kendime bile itiraf edemediğim gerçekleri başkalarına söylüyor olmak çok fazla can yakıcıydı.

"Raġel Skiet'ı tanımıyor gibi konuşuyorsun." dedi Bilge tosbağa hafif kızgınlıkla.

Boreas AdasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin