Tekarrdan merhaba ! Öncelikle hepinizden özür dilerim çünkü hikayeye kocamaaan bir ara vererek hem hepinizi beklettim hem de kendi yazma isteğimi kırdım her geçen gün. Yazdığım bölümlerin kayıtlı olduğu bilgisayarın tamirde olması da hiç işleri kolaylaştırmadı tabi ki. Okunma sayısının ilk bölümden sonraki düşüşü de tam olarak derslerimin ve çalışma tempomun suçuydu fakat bu sene, geçen senenin ardından benim için oldukça kolay bir sene olduğu için artık umarım düzenli bölüm yayımlayabileceğim. Her neyse, umarım okuyucu kitlesi bundan sonra daha da artış gösterir. Okuduktan sonra oy verirseniz ve yorum yaparsanız eğer çok mutlu olurum ve hikayenin zaten bilgisayarda kayıtlı olan bölümlerini daha çabuk yayımlayabilirim. Güzel yorumlarınızın yanı sıra yapıcı eleştirilerinizi de bekliyorum. Hepinize iyi okumalar ve kucak dolusu sevgiler !
Albus ve Scorpius heyecanla içeri adım attılar. Tüm birinci sınıf öğrencileri mırıldanmaya başlamışlardı. Albus şaşkınlıkla etrafına bakınıyordu. Kafasını heyecanla sağa-sola çevirirken tanıdık, kızıl saçlar gördü. Rose iki sıra önünde duruyordu. Albus, kızgın bir şekilde Rose’u dürttü. Rose hızla arkasını döndü ve Albus’a endişeyle baktı, “ Üzgünüm.”diye fısıldadı . Albus kızgınlıkla başını çevirdi. Senelerdir Rose’la bu anı planlıyorlardı. James trene adımını attığı anda birbirlerine bakmış ve söz vermişlerdi, “Biz başladığımızda her şeyi birlikte yapacağız. Ortak salona aynı anda gireceğiz. Hep birlikte olacağız.” Ve şimdi sırf Rose’un bencilliği yüzünden tüm bu planlar, hayal kırıklıklarına dönüşmüşlerdi. Rose’u uzun süre affetmeyi düşünmüyordu. Kızgınlıkla düşüncelere daldığı bu sırada Profesör Binns birinci sınıflara , “Herkes sessiz olsun ! Adını okuduğum öğrenciler sırayla yanıma gelsinler ve bu tabureye otursunlar. Seçmen Şapka, hepinizin binalarını belirleyecek .” diye seslendi. Tüm öğrenciler bir anda sustular. Birinci sınıflar heyecandan titriyor, büyük sınıflar ise binalarına katılabilecek öğrencileri tahmin etmeye çalışıyorlardı. Profesör Binns, havada süzülerek ahşap taburenin yanına geldi ve eline eski bir parşömen aldı. Listenin başındaki isme bakarak, “Chloe Dwight !” diye bağırdı. Arkalardan zayıf, kahverengi saçları ve çıkık elmacık kemikleri olan bir kız tabureye doğru ilerlerken hafifçe Scorpius’a çarptı. Kız heyecandan titrerken hafifçe arkasını döndü ve Scorpius’a özür dilercesine baktı. Daha sonra tereddüt ederek ahşap taburenin üzerine oturdu. Profesör Binns, Seçmen Şapkayı yavaşça kızın kafasına bıraktı. Tüm salonun kulağı Seçmen Şapka’daydı. Seçmen Şapka kalın sesiyle yavaşça konuştu, “Hmm.. Çok zeki. Yeni şeyler öğrenme arzusu.. Ravenclaw ! “. Ravenclaw masasından alkışlar yükselirken kız gülümseyerek hızla diğer Ravenclaw’lulara doğru ilerledi. Ardından salon tekrar sessizliğe gömüldü. Profesör Binns listeye bir göz attı ve, “Leah Tanner !” diye seslendi. Zaten önde duran kız hızla taburenin üzerine oturdu. Seçmen Şapka kızın daha kafasına oturmadan, “Gryffindor !” diye bağırdı. Salondan sesler yükseldi. Kız hızla binasının masasına oturdu. Albus, James’in kızla el sıkıştığını gördü. Ardından, “Rose Weasley” diye bağırdı Binns. Şimdi Albus’un tüm dikkati Rose’daydı. Ona karşı hala kızgın olsa da Rose’un ismini duyunca heyecanla, taburenin üstüne oturmuş olan Rose’a baktı. Profesör Binns, şapkayı kızın kafasına yerleştirdi ve geri çekildi. Seçmen Şapka, “Bir Weasley daha ! Bu sandalyeye oturan Weasley’leri saymayı bıraktım.” Diye bağırdı. Daha sonra konsantre oldu ve, “Garip.. Bana, bu sandalyeye yıllar önce oturan, çok akıllı fakat aynı zamanda çok cesur bir kızı hatırlatıyorsun. Çok zeki ve çok cesur… Böyle bir zekayı en son Hermione Granger’da görmüştüm.. Sanırım senin de yerin belli, Gryffindor !” . Gryffindor masasından alkışlar koptu. Albus istemeden de olsa gülümsedi. Rose sevinçle, Gryffindor masasına ilerledi ve Binns listeye tekrar baktı, “ Scorpius Malfoy !” . Scorpius, heyecanla Albus’a gülümsedi ve tabureye doğru hızla ilerledi. Seçmen Şapka, “Cesur, hırslı… Kendini kanıtlamak için çırpınan bir yürek… Fakat aynı zamanda sadakatli ve yiğit… Bir Malfoy için ilk kez bu kadar düşünüyorum. Hmm… Slytherin.” Dedi. Şapkanın Gryffindor’la Slytherin arasında kaldığı şaşırtıcı derecede barizdi. Scorpius yerine geçti. “Sam Goldberg !” . Sam yüzünde kurnaz bir gülümsemeyle tabureye oturdu. Seçmen Şapka, “ Şüphesiz bir Slytherin !” diye bağırdı. Albus şaşırmıştı. Her ne kadar Sam Slytherin’i istese de onun Slytherin’e seçileceğini düşünmemişti. “Eric Carter !” . Esmer bir çocuk öne çıktı. Şapka, “Güzel.. İyi bir kalp. Hufflepuff !” diye bağırdı. Salondan yine alkışlar yükseldi. Profesör Binns’in, “ Albus Severus Potter !” demesiyle bütün salon sustu. “Potter mı ?” diye mırıldandı bazıları. Albus endişeyle yürüdü. James’in tek kaşını kaldırmış, kendisine baktığını gördü. Sendeleyerek tabureye oturdu. Buradan bütün salon gözüne daha farklı görünüyordu. Seçmen Şapka’nın saçlarına değdiğini hissetti ve heyecandan yüzünün rengi bembeyaz oldu. Seçmen Şapka, “Yürekli.. Cesur.. Şüphesiz bir..” duraksadı. Albus son anda karşı koyamadığı bu dürtüyle, “Slytherin. Slytherin olsun.. “ diye fısıldamaya başladı. Seçmen Şapka şaşkınlıkla devam etti,” Slytherin olsun ha! Baban bu sandalyeye oturduğunda çok farklı şeyler söylemişti Potter. Emin misin ?” . Albus, bütün salonun şaşkınlıkla kendisine baktığını hissetti. Özellikle James’in ve Sam’in, “Ne halt ediyorsun ?” der gibi baktığını fark etti. Yine de devam etti; “Evet… Evet. Orada mutlu olacağım. Slytherin olsun. Slytherin olmalı. Lütfen Slytherin’e seç.. Nerede olursam olayım başarı sağlayacağım. Eminim… “ diye fısıldadı . Seçmen Şapka durdu, “Şaşırtıcı... Fakat içinde bir Slytherin görmediğimi de söyleyemem. Babanın binasını seçerken de böyle olmuştu Potter. Öyleyse... Eğer eminsen Slytherin !” .