Hogwarts

551 50 12
                                    

Umarım hepinizin beğendiği bir bölüm olur.Okuduktan sonra oy verirseniz ve yorum yaparsanız gerçekten minnetar olurum. Okuyan herkese teşekkürler !


Yaşadığı şaşkınlıkla koridorda kalakaldı. Sam’i ilk gördüğünde arkadaş olabileceklerini düşünmüştü. Şimdiyse bilmiyordu. Son söyledikleri çok güzeldi fakat yine de çok garip davranmıştı. Artık arkadaş olabileceklerine emin değildi. Bu düşüncelerle boğuşurken sıkıntıyla arkasını döndü ve dışarıdaki küçük ışıkları gördü. Sanki yüzlerce fener vardı. Ya da yüzlerce ateş böceği… Belli ki okula gelmişlerdi. Az sonra ineceklerdi. Bu telaşla hemen cüppesini giymeye koştu. Cüppesini hemen üstüne geçirdi ve James’lerin oturduğu kompartımana doğru koştu. Albus yaklaşık yirmi dakikadır kompartımanda değildi. James ve Rose onu merak etmediklerine göre ya kavgaya devam ediyorlardı ya da kavga sonlanmış, sohbet başlamıştı. Hızla kompartımanın kapısını açtı ve içeri daldı. James koltuğun üstüne uzanmış, uykuya dalmıştı. Rose ise okula geldiklerinin bile farkına varmış değildi. Elindeki Gelecek Postası’nı okumaya dalmıştı. Gözlerini nefes nefese kalmış Albus’a yöneltti ve kocaman kocaman bakmaya başladı. Ağzı açık kalmıştı, “Vay canına Albus ! Cüppenin içinde o kadar muhteşem duruyorsun ki ! Sen olduğunu zor ayırt ettim. O kadar güzel olmuş ki… Aranızdaki yaş farkını bilmesem James’le seni aynı yaşta sanabilirdim. Bu forma seni çok olgun göstermiş.” Rose nefes almadan konuşuyordu. Albus sırıttı. Sonra hemen hatırladı, “ Siz ne yapıyorsunuz ! Okula geldik. Daha cüppelerinizi bile giymemişsiniz !” diye haykırdı Albus. Rose, “ İnanamıyorum ! Gelecek Postası’na dalmışım .” diye bağırdı ve elindeki gazeteyi James’in üstüne fırlatarak hızla kompartımandan dışarı çıktı. James bu darbeyle uyandı, “Ne oluyor ?” diye sordu Albus’a. Henüz gözlerini bile açmayı becerememişti. Albus, James’e sırıtarak,”Uyu James. Daha gelmedik.” Dedi. James geri yattı. Albus kahkahalarla gülerek James’i dürttü, “Kalk James ! Hogwarts’a geldik !”. James gözlerini telaşla açtı ve üstündeki Gelecek Postası’nı yere atarak, koşar adımlarla kompartımandan dışarı çıktı. Şimdi Albus kompartımanda tek başına kalmıştı. Yıllardır gelmeyi beklediği okula sonunda gelmişti. Sam haklıydı. Hangi binaya seçilirse seçilsin, Albus başarılı olacaktı. Gülümseyerek kompartımandan dışarı çıktı. Arkasından kompartımanın sürgülü kapısını kapattı ve James’i bulmaya çalıştı. Trenin kalabalık koridorlarında diğer öğrencilerin arasından sıkışarak geçmeye çalıştığı sırada, uzaktan Eva’yı gördü. Yanında iki tane de kız vardı. Kızlardan birinin kıvırcık kızıl saçları ve çilleri vardı. Küçük gözleri açık kahverengi rengindeydiler. Kız diğer arkadaşlarına göre daha uzundu. Diğer kızın ise arkadan toplanmış siyah uzun saçları ve güzel siyah gözleri vardı. Kıpkırmızı dudaklarıyla yüzü çok güzel duruyordu. Eva, Albus’un yanına geldi ve neşeli bir şekilde arkadaşlarını tanıştırdı, “Albus bunlar Gryffindor’lu arkadaşlarım; Olivia Garret (kızıl saçlı olan) ve Megan Star ( siyah saçlı olan) .Kızlar, bu James Potter’ın kardeşi Albus Severus Potter. Albus, Olivia ve Megan benim sınıf arkadaşlarım.” . Albus, “ Memnun oldum Olivia, Megan. James’i veya Rose’u gördün mü Eva ?” dedi Albus telaşla. Eva endişeyle, “ Rose’la demin karşılaştım. İki kompartıman ileriye girdi. James’i hiç görmedim. Bir şey mi oldu All ? “ diye sordu. Albus, “Hayır. Birşey olmadı. Ben Rose’a bakayım Eva. Teşekkürler.” Dedi ve hızlıca uzaklaştı oradan. İki sonraki kompartımanın storları çekilmişti. Kapısı da kilitlenmişti. Albus kapıyı birkaç kez çaldı. Fakat bir cevap alamadı. Birkaç dakika sonra içeriden sarı saçlı çelimsiz bir çocuk çıktı ve arkasından kompartıman kapısını sürgüledi. Albus çocuğun önüne atıldı, “Affedersin, kızıl saçlı ufak bir kız gördün mü burada ? “ diye sordu. Çocuk sevecen bir şekilde gülümseyerek, “Demin kıvırcık kızıl saçları olan bir birinci sınıf öğrencisi buradan koşarak geçiyordu. Tüm bildiğim bu kadar.” Dedi. Albus telaşla, “Teşekkür ederim.” Dedi. Çocuk, “İstersen sana yardımcı olayım. Onu daha kolay buluruz.” Diye teklif etti. Albus,”Peki. Teşekkür ederim. Bu arada ben Albus Severus Potter.” Diyerek gülümsedi. Sarı saçlı çocuk da sevecen bir şekilde gülümsedi ve,” Ben de Scorpius Malfoy. Memnun oldum Albus.” Dedi. Birbirlerine gülümsediler ve tren boşalıncaya kadar Rose’u aradılar.

Trenin tamamıyla boş olduğunu görünce onlar da trenden indiler. Dev gibi bir adam gür sesiyle bağırdı, “Çabuk olun ! Beni takip edin ! Eşyalarınız yatakhanelerinize yerleştirildi . Sen oradaki, biraz dikkatli ol ! Beni takip edin !” . Adam onları sallara bindirdi. Etraflarındaki manzaraya inanamayarak çabucak okula geldiler. Adam, onları binanın girişinde bıraktı ve aceleyle ortadan kayboldu. Güçlü bir ses bağırdı, “Birinci sınıflar beni izlesin !” .Scorpius, “Duyduğuma göre bu Profesör Binns’miş.” Dedi fısıldayarak. Albus adamı görmeye çalışıyordu. Fakat o kadar saydamdı ki onu hiçbir şekilde göremiyordu. Sonunda onu görünce şaşkınlıkla bağırdı, “ Ama o bir hayalet !” . Scorpius kocaman gülümsedi, “Profesör Binns , Hogwarts’taki tek hayalet öğretmen. Sihir Tarihi’ne giriyormuş sanırım.” . Albus, Scorpius’un bildikleri karşısında şaşırarak yürümeye devam etti. Tüm öğrenciler yavaş yavaş Ortak Salon’a doğru gidiyorlardı. Hiçbir şey planlardaki gibi olmamıştı. Ortak Salon’a James, Rose ve Albus birlikte adım atacaklardı. Oysa şimdi, yanında en iyi arkadaşı olacağını düşündüğü sevimli oğlan ona gülümsüyordu. Ve birlikte Ortak Salon’a girdiler.

Albus Severus Potter ve MaceralarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin