İlk Gün

279 19 3
                                    

Albus kalktığında hava daha tam olarak aydınlanmamıştı. Bugün onun Hogwarts’ta ilk günüydü. Elinden geldiğince James’in sorularından kaçacak ve sınıfta görünmeyen bir köşeye oturacaktı. Eğer James, Albus’la konuşmak hakkında  ısrarcı davranırsa da babasının sadece acil durumlar için verdiği görünmezlik pelerinini kullanacaktı. Albus, babasının neden bu pelerini James’e değil de kendisine verdiğini merak ediyordu. Babası sadece ona bakmış ve, “Buna senin daha fazla ihtiyacın olacak.” Demişti. Bu iyi bir şey miydi bilmiyordu. Genellikle başını derde sokan James olurdu. Bu durumda görünmezlik pelerinine ondan daha çok ihtiyacı olması gerekmez miydi? Bunu sorgulamayacaktı. Sadece bu pelerinin kendisinde olmasının tadını çıkaracaktı. Tüm bunları düşünürken yatağını topladı ve cübbesini giydi. İlk dersin başlamasına daha iki saat vardı. Yatakhaneden çıkarken bir yatağın daha boş olduğunu gördü. Orada kimin yattığını bilmiyordu fakat buna kafa yormayacaktı. Slytherin Ortak Salonu’na indiğinde alaycı bir sesle karşılaştı, “Vay vay vay… Kimler de kalkmış.”. Albus merakla karşısına baktı ve soluk tenli oğlanla göz göze geldi, “Günaydın Sam.” Diye mırıldandı. Sam yüzünde kocaman bir gülümsemeyle, “Gryffindor’a seçilmek istediğini sanıyordum.” Dedi. Albus,”Öyleydi.” Diye ekledi. Sam bunu neden merak ediyordu ki? Onu niye ilgilendiriyordu? Her gün karşısında farklı bir Sam mi görecekti? Bir gün dost canlısı ve yardımsever küçük tüyolar veren Sam, bir gün dalgacı ve soğuk Sam… Çocuk sırıttı ve, “Yoksa küçük Albus bu yaptığından pişman mı?” dedi dalgacı bir şekilde. Albus sinirlenerek öne atıldı, “Biliyor musun Sam; laf dolandırmalarından sıkıldım. Bir gün dostum olmak istediğini söylüyorsun, bir gün ise düşmanımmış gibi davranıyorsun. Söylesene hangisisin? Dostum musun, yoksa düşmanım mı?” .Sam’in yüzündeki gülümseme ortadan kalktı ve, “Buna sen cevap versene Albus.” Dedi gözlerini kısarak.  Albus yüzünü buruşturarak, “Boşversene.” Diye mırıldandı. Ortak Salon’dan çıkmak üzereyken Sam, “Arkadaş olmak istemiştim Albus. İyi anlaşabileceğimizi düşünmüştüm.” Dedi. Albus sabrı taşmış bir şekilde arkasını döndü ve, “Fikrini değiştirmene sebep olan şey nedir öyleyse?” diye sordu. Sesi bu sefer istemsiz bir şekilde yükselmişti. Sam, “Trende dediklerimin şaka olduğunu söylemiştim Albus. Ben düşmanın değilim.” Dedi. Şimdi o da sesini yükseltmişti. Albus kapıya yöneldi ve, “Bu konuda beni düşündürüyorsun.” Diye mırıldanarak Slytherin Ortak Salonu’ndan dışarı çıktı…

Albus arkasına bile bakmadan oradan uzaklaştı. Gerçekten çok sinirlenmişti. Trende ilk karşılaştığı Sam’le, şu anda arkasında bıraktığı Sam’in aynı kişi olduğuna inanamıyordu. Neden bir gün içerisinde bu kadar değişmişti? Buna neden olan kendisi miydi? İyi de ne yapmıştı ki? Sam’le ilk karşılaştığında dost olacaklarını sanmıştı. Acaba Scorpius’la da böyle mi olacaktı? Bu düşünceleri aklından uzaklaştırmaya çalışarak bahçeye çıktı…

Yaklaşık bir saat kadar sonra öğrenciler yavaş yavaş uyanmaya ve her yeri doldurmaya başladılar. Bunun üzerine Albus yukarı çıkıp kitaplarını aldı ve ilk dersleri olan Aritmansi için hazırlandı. Bu dersin çok sıkıcı olduğunu duymuştu. Dayısı ona bu konuda şöyle demişti, “Bu ders gerçekten çok sıkıcıdır Albus. 6. Sınıfa geçtiğinde bu dersi alman büyük hata olur. Profesör Vector’un uyku getirici konuşmalarını dinlemek isteyen birkaç öğrenci vardır. Bu öğrencilerin teneffüste bile ders çalıştığını görebilirsin. Hermione de öyleydi. Vector’un dersinde bir kere bile uyuklamamıştı !” bunu söylerken sanki bir dünya rekorundan bahsediyormuş gibi konuşmuştu. Yapacak bir şey yoktu. Albus, Aritmansi sınıfına doğru yola koyuldu. İlk dersleri Gryffindor’la beraberdi. Kapıdan içeri girdiğinde Scorpius’u kendine gülümserken gördü. Ona yanında bir yer ayırmıştı. Albus da ona gülümseyerek, Scorpius’un yanına oturdu. Profesör Vector hızla sınıfa girdi ve, “Merhaba genç cadılar ve büyücüler. Ben Profesör Vector. Aritmansi dersinize ben giriyorum. Ders içindeki sorularınızı lütfen çekinmeden sorun. Umarım verimli bir sene geçiririz.” Diyerek oturduğu yerden asasıyla tahtaya yazı yazmaya başladı…

Tüm ders çok sıkıcı geçmişti. Albus ve Scorpius ayılmaya çalışarak sıradaki dersleri olan Sihirli Yaratıkların Bakımı için Hagrid’in kulübesinin önüne doğru yola koyuldular. Bu sırada Albus, uzaktan James’i gördü. Ona doğru geliyordu. Albus telaşla okulun içine girdi ve 3. Kata çıktı. Tam arkasına saklanılacak bir kadın heykeline doğru yürürken James, “Bana bir açıklama borçlusun ufaklık.” Diyerek Albus’un yolunu kesti.

Umarım hepinizin beğendiği bir bölüm olmuştur. Okuduktan sonra olumlu veya olumsuz yorum yaparsanız ve oy verirseniz çok sevinirim. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere !

Albus Severus Potter ve MaceralarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin