Bir savaş düşünün, siz başlatmışsınız ama mağlup olan da sizsiniz. Hatta mağlubiyet üzerine mağlubiyet yemiş üzerine zayıf bünyeniz de size ihanet etmiş.
Tam bir haftadir işe gitmiyordum, daha doğrusu gidemiyordum, yan komşum lanet olası, pezevenk, egoist, apartman yöneticisi sayesinde değil işe gidebilmek halsiz, hareket etmekte dahi zorluk yaşıyordum. Ateşim sürekli yükseliyor sürekli uyuma gereği duyuyordum. Sağlam hasta olmuştum. Üstelik onu alt edeceğimden o kadar da emindim. Sanırım bazen gerçekten mağlubiyeti kabul etmek gerekirdi. Ve ben de öyle yapıyordum. Bir daha değil kafa tutmak muhattap dahi olmayacaktım. Zaten o geceden sonra ne karşılaşmıştık ne de mesaj atmıştı. Bu durumdan asla şikayetçi değildim, böylesi daha iyiydi. Hatta mümkünse taşınabilirdi. Yüzünü bile görmezdim.
Başlarda belki hoşuma gitmişti, bunu inkar edemezdim. Fakat dozunu kaçırmıştı ve sağlıksız olan zihniyeti ondan uzak durmam gerektiğini basbas bağırıyordu.
Sürekli onun yüzünden işimle ilgili sorunlar yaşıyordum. Patronumdan sürekli azar yiyordum ki adam beni işten atsa haklıydı. İlk iş günlerimde uykumu alamadığım için geç kalmıştım. Çok kısa bir süre sonra da bir haftalık izin almıştım. Ve üzerine tamamlamam gereken sürüyle dosya vardı. Ki herşey normalmiş gibi günlerdir üzerimden atamadığım bu lanet hastalık da cabasıydı.
Haftanın başında beri üzerimde olan battaniyeyi boğazıma kadar çekerken elimdeki kumandayla kanalları pervasızca değiştiriyordum. Kapıdan aniden gelen sesle Jungkook'un gelendiğini anlamıştım.
Üzerindeki kravatı çekiştirirken karşımdaki koltuğa oturup gülümsedi. Hali vakti yerinde gibiydi. Gayet mutlu görünüyordu. Günlerdir işiyle ilgili güzel bir haberinin olduğunu söylüyordu bana.
Aslında Jungkook'un babasının büyük bir şirketi vardı zaten. Babası liseden sonra okumasına bile izin vermeyip şirketin başına geçirmişti. Sadece 22 yaşında olmasına rağmen çoğu insanın hayal ettiği büyük bir kariyeri vardı. Buraya geldiğinde şubelerinden birini buraya açtıklarını düşünmüştüm ama gerçeğin daha farklı olduğunu anlamıştım.
Babasının tüm hayatına karışması artık Jungkook'un canına tak etmiş ve bana ' kapıyı çarpıp geldim' demesiyle ikimiz de kahkahalarla gülmüştük. Üstelik öğrendiğim tek şey bu da değildi. Nişanlanma olayı da Jungkook'un rızası dışında gelişmişti ve asıl bardağı taşıran son damla da buydu. Hepimizden habersiz birden nişanlandığını duymuştum ama şimdi Jungkook nişanı bozup gelmiş ve burda bir hayat kuracağını söylemişti. Bu durum duygu karmaşası yaşamama neden olmuştu. Bildiğim tek şey oldukça mutlu olduğumdu. En azından bu yabancı şehir daha az katlanılabilir olmuştu.
"Bugün ortaklık sözleşmesini imzaladık. Güzel çalışabiliriz gibi. adam biraz soğuk ama iyi anlaşacağımıza eminim. Jimin sayende kendi işimi kuruyorum ne kadar teşekkür etsem az." Deyip ellerini saçlarıma geçirdiğinde gülümsedi ve devam etti "ateşin yok bugün."
Şükür iyileşiyordum da hafta başında ayağa kalkabilecek duruma gelmiştim. Yeniden işe gidip normal hayatıma devam edecektim. Normal hayattan kastım elbette Taehyungsuz bir hayattı. O olmadan daha mutlu en azından daha sağlıklı bir hayatım vardı.
Akşam yemekten sonra Jungkook işinin olduğunu ve geç geleceğini söyleyip çıkmıştı. Bense son birkaç gündür üzerine durmadan düşündüğüm konu hakkında kendi kendime konuşuyordum. Artık Taehyung'la tek bir bağlantım vardı o da kedim Fındık.
Onu bir şekilde Taehyung'la muhattap olmadan tekrar yuvasına getirmeliydim. Tanrı bilir orda çakma kralın ne denli saçmalıklarına katlanıyordu. Ya ona yeterince yemek vermiyorsa, ya ona yeterince zaman ayırmıyorsa hatta Hınzır denen sahibi kılıklı kedi ya ona zarar veriyorsa gibi milyon tane senaryo beynimi etini yerken olduğum yerde rahat duramıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ʜᴀʀᴅɪɴᴇss ~𝓥𝓶𝓲𝓷
FanfictionJimin: var mısın? Taehyung: nesine? Jimin: Asansörde tek tek soyunmaya başlayacağız ereksiyona giren kaybeder Taehyung: hah.Çocuk musun sen? Bunun için soyunmama gerek bile kalmayacak Texting//Düz yazı (02.01.21) vmin #1 (+74837484. kez) (30.01.21)...