ep 23

3K 264 611
                                    

Duygu ve düşüncelerinizi belirten bolca yorumlar atarsanız Rosse çok mutlu olacak ( ◜‿◝ )

Minik parmaklarıyla tuttuğu kırmızı lip balmını dudakları boyunca gezdirirken aynanın karşısında ne kadar da güzel olduğuna baktı. Teniyle uyumlu bukle bukle saç rengi sarının tüm renklerini birbirine düşürecek kadar iddealıydı ve alt dudağındaki çilek aramasının tadına bakmaktan kendini alı koyamadı. Üstündeki kolej formasını düzlerken ilk derse geç kalmamak için hareketlerini hızlandırdı. Dün gece tırnaklarına sürdüğü parlak renk ojelerinin aynadaki yansımasına bakmaktan bir an olsun alı koyamıyordu kendini. Arkasına döndüğü sırada daha önce de okulda rastladığı üst sınıflardan üç kişinin tuvalet kapısını kapatarak ona doğru geldiklerini fark etti. Aralarından biri kapıda durduğunda diğer ikisi onu kollarından tutup duvara yaslamıştı. Sarışın olan acıyla inlerken biri elindeki kırmızı balmını kaparak gülmüştü.

"Öyle sürülmez." diyerek yanındakilere döndüğünde üçü hep bir ağızdan gülerek kısa olanın üstüne yürümeye devam ettiler. "Tutun şunu"

Bu kez ikisi kollarından tutuklarında diğeri elindeki kırmızı balmı alarak kısa olanın dudaklarının dışına kaçırarak sertçe sürmeye başladı. Sarı olan direnmeye çalıştığı sırada yanakları ve çenesi de dahil neredeyse tüm yüzü kırmızıyla boyanmıştı. Kollarını çekiştirerek kafasını geri atmaya çalışıyor havada asılı kalan bacakları çaresizce öne ve arkaya doğru hareket ediyordu. Bir an için, sadece bir an için göz yaşlarına hakim olmak istedi, karşısındakileri memnun etmemek, onlara güçsüz olduğunu göstermemek, onunla dalga geçmelerine izin vermemek için direndi. Ancak demişti ya, sadece bir an için sürdü. Önündekiler karşısında bir savunma mekanizması yoktu ve birazdan yere düştüğünde omuzlarındaki baskılar artmıştı. Sarı saçlarına dolanan parmaklar çekiştirilirken duvara çarpan ensesiyle ittirildi. Acı çığlıkları boş duvarlarda yankılanıyor aynı anda etrafındakilerin kahkahaları da kulağının içinde tekrar ediyordu.

Birazdan kapının açılmasıyla herkes aynı tarafa döndüğünde yerde olan kafasını dizlerine gömüp daha fazlasına katlanmak istemedi. Dayanmak zorunda olmaktan, dışarıya karşı kabuğuna çekilmekten nefret ediyordu. En çok da onu böyle kabullenmeyenlerden nefret ediyordu. Farklılıkları nedeniyle yargılandığında nefret ediyordu, onu farklı yaratan tanrıdan, onu ezmelerine izin vermesinden nefret ediyordu ama hiç bir zaman kendinden nefret etmedi. Her zaman kendine saygısı oldu, kendini sevmekten bir an olsun vazgeçmedi. Hiçbir zaman keşkelerle yaşamak yerine iyikilere sığındı. Hayat dolu, neşeli tarzından bir an olsun taviz vermedi. Park Jimin, ne olursa olsun yaşama tutunmayı bildi.

Kolları arasından gözlerini yavaşça yukarı kaldırdığında etrafta daha önce görmediği güler yüzlü çocuktan başka kimse yoktu, ellerini ona uzattı. Çekingen tavırları bir kenara bırakıp kolunun arkasıyla gözlerini sildiğinde yardımcı olmasına izin verdi.

"Ben Jeon.... Jeon Jungkook" dedi karşısındaki yabancı olan.

Neydi bu, ilk görüşte aşk dedikleri mi?

~

Jungkook boyattığı pembe saçlarını karşısındakine gösterirken bir hayli heyecanlıydı. Sırf sadece bir kaç gündür tanışıyor olsalar da Jimin'in kendini yalnız hissetmemesi için elinden geleni yapmak istiyordu. Farklı olmak istedi, Jimin gibi farklı ve dikkat çekici olmak. Biraz da onu desteklemek, onun yanında olduğunu belirtmek istedi.

 ʜᴀʀᴅɪɴᴇss  ~𝓥𝓶𝓲𝓷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin